Fazla şeker tüketiminin risklerinden bahsederken obezite, hipertansiyon veya diyabetten sıklıkla bahsedilir ancak olası zararları bunlarla bitmiyor. İşte fazla şeker tüketiminin az bilinen 6 zararı.
Şekerin Az Bilinen 6 Zararı
Aşırı şeker tüketiminin sağlığa zararları uzun zamandan beri bilinmektedir. Günlük Şeker tüketimi, kahve veya çaylara eklenen rafine şekerlerin ötesinde, işlenmiş ürünlerdeki gizli şekerle birlikte çok yüksek miktarlara çıkabiliyor.
İçinde yüksek miktarda şeker bulunan ürünler, dilimlenmiş ekmek ve soslardan sözde “sağlıklı” diyet yoğurtlar, diyet barlar ve gazlı ve şekerli içecekler gibi her şeyde bulunabilir.
Büyük miktarlarda şeker tüketildiğinde, kardiyovasküler hastalıklar, aşırı kilo ve obezite (özellikle çocuklarda), hipertansiyon, diyabet, ağız sorunları ve hatta kanser riski artar. Bunlar, şeker tüketiminin en iyi bilinen olası olumsuz etkileridir.
Ancak, şekerin aşırı tüketimi tüm bu zararların dışında olumsuz etkiler de oluşturabilir. İşte şekerin az bilinen 6 sağlık zararı.
HAFIZA SORUNLARI
Son yıllarda yapılan çeşitli araştırmalar aşırı şeker tüketimi ile hafıza sorunları arasında bir ilişki olduğunu göstermektedir. ABD’de yapılan bir araştırma, uzun süreli yüksek fruktozlu (basit şeker) bir diyetin beynin bilgiyi öğrenme ve hatırlama yeteneğini değiştirdiği sonucuna varmıştır.
Araştırmacılar, yüksek şeker alımının hipokampusun (beyinde hafıza ve yön bulmada önemli olan bölge) beyin bölgesindeki hasarla ilişkili olduğunu belirttiler. Yakın zamanda yapılan araştırmalar da, özellikle çocukluklarında çok fazla şeker tüketen yetişkinlerde hafıza üzerindeki bu etkileri doğruladı.
Araştırmalar, aşırı şekerin bağırsak mikrobiyomunda oluşturduğu değişikliklerle birlikte, beyne zarar verdiğini gösteriyor. Şeker tüketimi tarafından tercih edilen iki tür bağırsak bakterisinin varlığı, hipokampusta değişikliklere neden oluyor. Şekerin hipokampusun bozulmasına neden olduğu mekanizma henüz net olmasa da, tüm bu çalışmalardan beyin-şeker tüketimi ilişkisi açıkça görünüyor.
ALZHEİMER
Fazla şeker ile Alzheimer hastalığı riskinin artması arasındaki bağlantı diyabet ile açıklanmaktadır. Bu hastalık, bir tür demansa yol açabilen bilişsel bozulma yaşama şansını artırır. Ve bu demansların en yaygını, vakaların yüzde 60 ila yüzde 70’ini oluşturan Alzheimer’dır.
Diyabet ve Alzheimer arasındaki olası bağlantılar henüz tam olarak anlaşılmamış olsa da, Alzheimer’ın yeni bir diyabet formu olarak kabul edilmesini önerme noktasına ulaşan araştırmalar vardır. Bu görüşe göre, Alzheimer şimdiye kadar bilinen iki diyabetin ötesinde üçüncü bir diyabet türü olacaktır. Her halükarda net görünen şey, yaşam boyunca aşırı şeker tüketiminin bu hastalık için bir risk faktörü olduğudur.
ANKSİYETE VE DEPRESYON
Dengesiz beslenmenin olumsuz sonuçları yalnızca fiziksel değildir. Beyin etkilendiğinde, daha önceki noktalarda da açık olduğu gibi, ruh sağlığı ile ilgili sorunlar da ortaya çıkabilmektedir.
İngiliz bilim adamları tarafından 2013’te yayınlanan diyetle ilgili kaygı üzerine bir araştırmaya göre, duygudurum bozukluğu olan insanlar, meyve ve sebzeler bakımından düşük ancak yağ ve şeker bakımından yüksek diyetlere sahip olma eğilimindedir. Araştırmacılar, bir “ters nedensellik” olup olamayacağını, yani diyet mi zihinsel durumu etkiliyor, yoksa zihinsel durum mu diyeti etkiliyor sorusunu merak ettiler. Buldukları cevap şaşırtıcıydı. Ne depresyon ne de yaygın zihinsel bozukluklar diyeti etkilemiyordu. Buna karşılık devam eden araştırmalar, şekerli yiyecekler veya içecekleri fazla miktarda tüketen erkeklerin, beş yıl sonra zihinsel bir bozukluktan muzdarip olma olasılığının yüzde 23 daha fazla olduğunu ortaya koydu.
CİLT SORUNLARI
Kandaki şekerler, proteinlere bağlanarak, glikasyon olarak bilinen bir işlemi gerçekleştirir ve ileri glikasyon son ürünleri (AGE’ler olarak bilinir) olarak adlandırılan bileşiklerle sonuçlanır. Bu doğaldır, ancak etkilerinden biri hücre ölümü ve dolayısıyla yaşlanmadır.
Şeker fazla tüketilirse, tüm bu süreç hızlanır, bu da kırışıklıkların ve zamanın diğer izlerinin daha erken ortaya çıkmasına neden olur. Glikasyon ayrıca kolajenin kalitesini de değiştirir. Daha fazla yüz çizgisine ek olarak, daha kuru, daha mat bir cilt görünümüne neden olur.
Ayrıca şekerler iltihaplanmayı teşvik eder ve akne ve rozasea gibi dermatolojik rahatsızlık riskini artırır.
AÇLIĞI BASTIRMADA ZORLUK
İnsülin, pankreas tarafından salgılanan ve vücudun enerji için glikoz kullanmasını sağlayan bir hormondur. Çok fazla şeker tüketildiğinde, pankreas çok çalışır, çok yüksek miktarlarda insülin üretir, bu sadece diyabet için bir risk faktörü olmakla kalmaz, aynı zamanda iştah düzenlemesini de değiştirir.
Bunun nedeni, kanda normalden daha yüksek miktarda insülin bulunması olan hiperinsülineminin, leptin (açlık hissini engeller, yani tokluğu uyarır) ve ghrelin (yeme dürtüsüne neden olur) gibi diğer hormonlarla birlikte bu sürece dahil olmasıdır. (ki bunun tersini yapar:.
Bu nedenle şekerler, yalnızca alımları nedeniyle değil, aynı zamanda daha fazla yemeye neden oldukları için de olumsuz etkilere sahiptir.
OLASI BAĞIMLILIKLAR
Bir gıda bağımlılığının olabileceği konusunda sağlık uzmanları arasında bir fikir birliği yoktur. Öte yandan, basit şekerler ve çok tuzlu ürünler, yağlar ve aşırı işlenmiş ürünler dahil olmak üzere bazı ürünler “potansiyel olarak bağımlılık yapıcı” olarak kabul edilebilir.
Bunun nedeni, şeker tüketmenin beynin dopamin ve opioidleri, yani uyuşturucu almaktan cinsel ilişkiye kadar haz veren ve bağımlılık yapan faaliyetler sırasında aktive olan maddeleri salmasına neden olmasıdır.
Bu nedenle, insanlarda “şeker bağımlılığı”ndan söz edilebileceği doğrulanmasa da, şekerin belirli durumlarda oluşturduğu davranışlar, onu bir risk konumuna sokmaktadır.(ensonhaber)
Büyük Sivas Haber