Cemil Duymaz’ın 1 Mayıs tarihli köşe yazısı…
Cemil Duymaz
Referandum bitti ama anlaşılan o ki Chp hala bir umutla yenilgiyi zafere çevirme peşinde. “Hayır” cephesinde yer alan Saadet Partisi ve diğer küçük gruplar dahi olayın bittiğini anladılar ama Chp işi inada bindirdi. Türk yargısı tamamen yüzlerine kapandığı için dertlerini dinleyecek birilerini arıyorlar. Adres tabiî ki referandum sürecinde “hayır” cephesine kucak açan Avrupa. AİHM denilen ama insanlık söz konusu olduğunda körleşen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvurulara başlayan Chp istedikleri sonucu alamazlarsa Birlemiş Milletlere kadar gideceklerini açıkladılar. Gezi sürecinde sosyal medyada “ Türkiye’deki olaylar devam ederse Nato devreye girecek ve yönetime el koyacak. O nedenle gösterilere devam” diye birbirini gaza getirmeye çalışan ve buna inanan eğitim seviyesi yüksek bir akıllılar(!) topluluğu vardı. Chp’nin şu anki çaresizce atakları nedense bana o günleri anımsattı.
Meydanlara inerken halkın iradesinin en iyi hakem olacağını beyan eden sevgili Kılıçdaroğlu kendi sözlerini yine unutmuşa benziyor. Gerçi ben referandum öncesinde yazdığım yazılarda “ bakmayın Chp’nin halkın iradesine güvendiğine ve söylemini halktan yana belirlediğine, hele bir referandum bitsin o zaman özlerine dönerler” demiştim. Chp’nin değişeceğini ve halkın verdiği kararlara saygı duyacağını beklemek deveye hendek atlatmakla aynı. Chp bu samimiyetsizliği ile hangi seçime girse kaybetmeye mahkum maalesef. Genel başkanlarını değiştirselerde, halka genel bakış aynı olduğu müddetçe bütün isimler Kılıçdaroğlu gibi bilmem kaç yenilgi alacak ama koltuklarında oturmaya devam edecekler. Bu arada eğer AİHM’den ya da Birleşmiş Milletlerden referandumun iptali yönünde bir karar çıkartamazlarsa Kenya, Mozambik hatta Papua Yeni Gine mahkemelerine müracaat etsinler, oralardan da bir sonuç alamazlarsa Uefa’ya, Fifa’ya gitsinler. Baktılar olmuyor artık CASmayı bıraksınlar!!!
HEM ÜLKEDE HEM DE AK PARTİDE YENİ DÖNEM
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 21 Mayıs’ta yapılacak kongre ile yeniden Ak Parti Genel Başkanı oluyor. Ve genel başkanı olduğu partisiyle ilgili masasında 3 plan olduğu söyleniyor;
-Belediye Başkanlığı yapan ve hizmet kalitesi Ak Parti vizyonunun gerisinde kalan isimlerin görevden uzaklaştırılması ve yerlerine Meclis üyelerinden birinin getirilerek 2019’a kadar hizmetlerde ivme yakalanması. Teşkilatlarda seçimler ve referandum süreçlerinin değerlendirilmesi ve başarılı gibi görünen ama başarısız oldukları belirlenen il ve ilçe başkanlarının kadrolarıyla görevden alınması ve yeni isimlere görev verilmesi.
– Gerek hükümet, gerek belediyeler, gerekse teşkilatlar vasıtasıyla hizmetlerin halka ulaştırılması ve iyi anlatılması.
-2019 seçimlerine hazırlık ve yeni bir zafer.
Tabi bu planlamaya kabine değişikliğini de eklemek gerekiyor. Kulislerde 8 bakanın değişeceği söyleniyor. Sırasıyla Milli Savunma Bakanlığı, Meclis Başkanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı yapan hemşerimiz İsmet Yılmaz’ın ismi de bu değişecek bakanların arasında geçiyor. Görev süresince bize göre başarılı bir grafik çizen Yılmaz’ın aynı başarıyı seçim bölgesinde gösteremediği ve Erdoğan’ın bu nedenle bakanlıktan alacağı ya da başka bir görev vereceği fısıltıları geliyor Ankara’dan buralara. Umarım İsmet Yılmaz bakan olarak görevine devam eder çünkü gelişme konusunda komşu illerin iyice gerisinde kalmaya başlayan Sivas’ın Yılmaz’a ihtiyacı var. Kimler gidecek, kimler kalacak hep birlikte göreceğiz.
AK Parti’yi diğer siyasi partilerden ayıran en önemli özelliği kendini eleştirebilme ve hata gördüğünde hemen neşteri vurabilmesi. Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olduğunda kendi krallığını ilan edenler ve partinin gücünü kendi çıkarı doğrultusunda kullananlar oldu. Erdoğan bu süreçte her gelişmeyi çok belli etmese de takip etti ve ajandasına not olarak yazdı. 7 Haziran seçimlerindeki başarısızlık özellikle teşkilatların gerekli çalışmayı yapmamasından kaynaklandı. Kasım seçimlerinde elde edilen başarıda payı kendine yazan teşkilatlar seçmenin Erdoğan’ın hatırına Ak Parti’yi tek başına yeniden iktidara taşıdığını unuttular. Bu unutkanlık referandumda çıkan sonuçlara kadar devam etti. Görünürde “evet” çıksın diyenlerin “hayır” oylarında ki artışı gördüklerinde sevindiklerini ve sistemin değişmeyeceğini umut ettikleri bilinen bir gerçek. Sistem değişmezse Erdoğan yerinde kalacak ve kendi krallığını kuranlar rahat bir nefes alabilecekti. Ama umdukları olmadı. Şimdi ya kendi elleriyle partiden uzaklaşacaklar ya da genel merkez onları kızağa çekecek. Ülkenin çıkarını insanların çıkarından üstün tutan Ak Parti yönetimi kendi felsefesini anlayamamış herkesle yollarını ayırabilecek bir parti. Davutoğlu örneğinden ders alamayanlara ise Erdoğan gerekli dersi verecektir vesselam.