Sivasspor Avrupa Ligi Play-off turunda, İsveç’in güçlü ekibi Malmö’yle karşılaştı. Tempolu ve kaliteli bir kadro yapısı olan rakibi karşısında kadrosu elverdiğince oyuna ortaklık kurmaya çalışan temsilcimiz bunu başaramadı ve 3-1 mağlup oldu.
Köşe Yazarımız Ertuğrul Dalbastı Yazdı “Malmö 3-1 Sivasspor: Kalite ve Tempo Farkı”
Dün yazdığım genel Sivasspor değerlendirmesi yazımda, Malmö’nün güçlü ve tempolu bir orta sahasının olduğunu, bunun yanında ligi 18 haftadır süren bir takım olması sebebiyle Sivasspor’dan daha hazır ve oturmuş bir takım kimliğinde olduğunun altını çizmiştim.
Sivasspor’dan beklentimin de, Gradel dışında kanallar ve koridorlar yaratması, 3. bölgede çoğalma şansı elde etmesiydi.
Bu doğrultuda bir Leke James tercihini beklediğimi, Clinton N’jie’nin ilk 11’den veyahut sonradan oyuna girmesinin de, tam da bu amaca hizmet edeceğini söylemiştim.
Nitekim Rıza Çalımbay’ın tercihi de benim beklentimle doğru orantılı oldu. Hücumda Gradel, Erdoğan ve Leke James’ten oluşan bir set kuran hoca, kenarda da N’jie ve Yatabare’yi bekletti.
Hücum tercihi eldeki malzeme ve oyuncularının hazırlık durumları temel parametre alındığında elbette yeterliydi, ancak özellikle orta saha grubu, Malmö’nün temposuna göre yumuşaktı.
Çok yönlü gezici ve hücumcu profillerinden oluşan bir orta saha grubu olsa da, böyle bir maçta gezici oyuncuların yanına muhakkak defansa dönük karakterli bir oyuncu ile başlamayı tercih ederdim.
Bu oyunculardan her ne kadar hepsi bu göreve teşne olsalar da, bu görevin tam karşılığı olacak isimler de değillerdi.
Murat Paluli’nin eksikliği olmasaydı, Robin Yalçın’ın bu konuda hem iyi bir bağlantı noktası, hem de defansif organizasyona iyi bir üye olabileceğini düşünürdüm.
Robin Yalçın demişken, Rıza Çalımbay kendisine bu maçta sağ bekte görev verdiğini söyleyelim. Murat Paluli’nin eksikliği dolayısıyla, belki biraz daha oyun içi organizasyonda merkezi kalabalıklaştırabilecek, temiz ayaklı bir ismi görevlendirmek istese de, Sivasspor gibi defans çizgisi geride olan ve hücumdan geriye dönüşlerin bu denli önemli olduğu bir takımda rolün yeterliliklerini tam anlamıyla karşılamayan biri ile çıkmak risk oldu. Burada Erdoğan Yeşilyurt hamlesi beklediğimi açıkça söyleyeyim.
Maçın ilk dakikalarından itibaren ev sahibi Malmö maça ağırlığını koydu. Topa sahip olarak pozisyon yaratan ve rakip yarı alanda hücum setleri çizen İsveç ekibi, ilk dakikalarda hücumda pek çok kez pozisyon yaratmayı başardı.
Sivasspor’un kırılgan orta sahasını rahatça aşarak 2. bölgeden 3. bölgeye geçişleri bir hayli konforlu biçimde yapan rakibimizin golü bulması da gecikmedi.
18. dakikada bariz bir savunma organizasyonu hatasında tehlikeli olduğuna son yazımda parantez açtığım Moustafa Zeidan Malmö’yü öne geçirdi.
Sivasspor her ne kadar kırılgan bir orta saha yapısına sahiptiyse de, savunmada kalabalık olmayı başaran bir görüntü verdi.
Net bir savunma planının varlığından bahsetmek ne derece mümkün bilemeyeceğim, ama takım savunduğu alanı beraber savunmayı günden güne iyi öğrenmiş.
Bu dakikalarda daha çok Malmö hücumları etkili olsa da, Sivasspor’un da zaman zaman hızlı hücuma çıktığına şahit olduk. Leke James tercihinin ne denli doğru olduğunu kanıtlar pozisyonların birinde de bu hızlı hücumların meyvesini yedi Sivasspor.
Yatabare’nin derine inip, derindeki oyun organizasyonuna entegrasyonu ne kadar değerli ise de, özellikle tek santraforlu hücum planlarında verim almanız gereken hedef bir golcü olmalıdır.
Gradel’in safkan bir golcü olmadığını göz önünde bulundurursak, Malmö gibi hızlı hücumlarla alt edebileceğiniz bir takıma karşı mobilitesi yüksek, takımın iyi özelliklerine entegre bir santrafora ihtiyacınız vardır.
Geçtiğimiz sezon Sivasspor’un en iyi özelliği olmayı başaran kenardan merkeze indirilen toplardan verimin alındığı pozisyonda, Uğur Çiftçi’nin ortasına çok iyi yükselen Leke James skoru 1-1 yaptı.
Lâkin golden sonra Sivasspor’un oyuna ortaklık kuracak vakit bile bulamayacağı bir zaman dilimi içerisinde Malmö bir serbest vuruş kazandı.
Christiansen’in golünün güzelliğini bir kenara bırakırsak, Robin Yalçın tercihinin özellikle bu gibi kademe gerektiren pozisyonlarda doğuracağı sonuç aslında tam olarak da buydu. Ve ilk yarının skorunu tayin eden gol bu gol oldu.
İkinci yarıda Malmö de Sivasspor da daha düşük bir tempoyla başladı. Sivasspor kendi yarı alanında dizilişe sadık bir biçimde rakibini karşılarken, Malmö Sivasspor’un koridorlarını aşmayı deneyerek sonuca gitmeye çalıştı.
Bu düşük tempo ve birbirini tartma hali, Malmö’nün birkaç pozisyon bulduğu 60’lı dakikalarda son buldu. Bu tempo pek tabii Sivasspor’un işine yaramayacaktı, sağ tarafa geçiş yapan Gradel o taraftan etkin olma problemi çekiyordu ve Malmö Sivasspor’un dengesini hazırlık paslarıyla aşmayı başarmıştı.
Bir kenar top organizasyonunda 3 golü de bulmayı başardılar. 1. goldekine benzer bir adam paylaşımı problemini gördüğümüz pozisyonda Moisander boşta topla buluştu ve 3. golü attı.
Bu golün ardından riski arttıran taraf Sivasspor oldu. Benim nezdimde en iyi ve etkin Sivasspor görüntüsü de bu dakikalarda verilmeye başlandı.
N’jie’nin oyuna dahil olması, Charisis’in oyuna kattığı hareketlilik – kendisinin bu maçına bir parantez açacağım – gibi faktörler takımın ön alana çıkarak pozisyon aramasına yardımcı oldu.
Ancak girilen pek çok pozisyondan eli boş dönüldü. Malmö’nün de skoru kabullenip oyunu geride karşılayarak defansif aksiyon alması da Sivasspor’un randıman almasında engel teşkil etti. Ve maç da 3-1’lik skorla tamamlandı.
Bu maçta Sivasspor’un ve Rıza Çalımbay’ın tebrik edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Zira eldeki imkanlar neticesinde hem çizilmiş hücum planı hem de rakibi savunmada iyi karşılama konusunda belli dakika aralıklarında iyi sinyaller verildi.
Kademe hatalarını dışarıda tutarak savunma organizasyonunun akan oyunda iyi olduğunu da düşünüyorum. Bu maçta Sivasspor’un mağlup olmasındaki temel sebep iki takım arasındaki tempo, hazırlık ve kalite farkı oldu.
Yine de iyi bir Rıza Çalımbay takımı elde edilmeye çalışılıyorsa kadroya katılması gereken eklemeler olduğu açık. Savunmada bireysel hatalar bir hayli fazlaydı.
Oyuna sonradan giren yeni transferlerden Charisis’in oyunun her iki yönüne enerji katan, çalışkan bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Biraz kırılgan bir yapısı olsa da, oyuna katılımı ve isteği ile bir dakikadan sonra Sivasspor’a hareketlilik kazandırdı.
Clinton N’jie’nin verdiği görüntünün de günden güne hazır olması ile beraber taraftar için iştah kabartıcı olduğu kanaatindeyim. Yaydan kaleyi denediği pozisyonda vuruşu yetersiz olsa da, topsuz oyunda konum alma becerisi bir hayli yeterliydi.
Sivasspor orta sahasında tempoyu arttırabilecek, savunmasında ise kenar top, karambol organizasyonlarında krizi iyi yönetebilecek kabiliyetli bir ekleme yaparsa bir nebze daha iyiye gidebilir.
Erdoğan’ın geçtiğimiz sezon kullanıldığı gibi beke evriltilmesinin de iyi sonuç verebileceğini düşünüyorum. Sivasspor’a 2. maçta başarılar diliyorum.
Büyük Sivas Haber