Cemil Duymaz’ın 26 Temmuz 2017 tarihli “Büyük İsrail Devletine Takoz / Ağaç Kalmasın Sivas’ta” başlıklı köşe yazısı aşağıdaki gibidir;
David Ben Gurion’u tanır mısınız? İsrail devletinin ilk başbakanı. Yahudiler Filistin topraklarına nasıl yerleşti ve bugün ki sınırlarına nasıl geldi malumunuz. Yahudilerin kendi sınırlarını daha da büyütmek istedikleri aşikar. 1948’de İsrail bağımsızlığını ilan edince Gurion ilk konuşmasını yapar ve derki “ Evet vaat edilmiş topraklara geldik. Ama asıl vaat edilmiş topraklar Tevrat’ta yazılan Büyük İsrail Devleti sınırlarıdır. Bugün değil ama sonraki yıllarda o topraklarda bizim olacak…” Büyük İsrail devletinin sınırları Türkiye’nin içine kadar geliyor hatta Divriği bu sınırın en uç noktalarından bir tanesi.Hani Kürt milliyetçileri bu topraklarda mutlaka Kürt devleti kurulmalı diyor ya. Hah işte o haritayı göz önünüze getirin. Ne tesadüftür ki o sözde kürt devletinin uç sınırı da Divriği’den geçiyor. Yani bölge haritasının üst tarafı kürt devleti, alt tarafı bugünün İsrail devleti. Şimdi Tevrat’ta vaat edilen Büyük İsrail devletini düşünün ve kürt milliyetçilerinin nasıl bir oyuna getirildiğini daha iyi anlayın.
Yahudiler planlarını ince, ince işlerken kendileri için tehlike olabilecek her adımı ve adamı da bertaraf etme derdindeler. Bölgede işlerine gelmeyen ülke Türkiye. Aslında daha önce tehlike olarak görmüyorlardı ama Erdoğan’ın “one minut” tokatıyla nasıl bir tehlike ile karşı karşıya kaldıklarını anladılar. Kimse İsrail’in düşmanı İran ya da Mısır demesin. İran’da, Sisi’li Mısır’da İsrail’in rahatça katliam yapmasının ve Filistin’i tamamen ele geçirmesinin sigortaları. Mısır’da Mursi iktidara gelince Yahudiler’in etekleri tutuştu ama ondan kurtuldular ama Erdoğan’dan bir türlü kurtulamıyorlar ve kuduruyorlar.
Her daim soykırıma uğradıklarını söylüyor ve bunu özellikle sinema ile insanları beynine yerleştiriyorlar. 2. dünya savaşını iyi inceleyin, savaş mahkemelerinde ki Nazi subaylarının yargılanmalarına ve soykırım ile suçlanmalarının nasıl sonuçlandığına bir bakın. O zaman anlarsınız Yahudilere soykırım yapılmış mı, yapılmamış mı? Ölen Yahudi sayısı 2 milyona yakın ama sinemayı iyi kullanan Yahudiler bu rakamı çok daha büyütüyor ve Filistin’de yaptıkları soykırıma ve baskıya kılıf uyduruyorlar. Bizim Müslüman dünya ise kafasını kuma gömmüş olan, bitene sesini çıkarmıyor. Bir tek kişinin sesi duyuluyor bu zalimlik karşısında, Erdoğan’ın… İsrail yönetiminin Mescid-i Aksa’ya dair yaptırımlarına karşın en çok Türkiye’nin sesi çıkıyor. Dünya Müslüman’larının yaşadığı her zulme en yüksek perdeden Türkiye “durun” diye haykırıyor. Kardeşlerine kucak açıp milyonlarca Muhacire, Ensar olabilmeyi tüm provokasyona rağmen Türkiye beceriyor. Tüm bunların olmasında şüphesiz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katkısı çok büyük. Ve o Erdoğan bir kere daha tüm dünya Müslüman’larının kalbine sesleniyor “Mescid-i Aksa imkan değil, iman meselesidir.” .
1.5 milyar Müslüman nüfusu harekete geçirecek bir mekanizma yok. Çünkü İslam dünyası başsız. Müslüman’ların bir lideri, makamı yok. O makam yani Halifelik Lozan görüşmeleri sırasında kaldırıldı ve sonrasında anlaşma yürürlüğe girdi. Acaba diyorum biz Halifeliği kaldırmasaydık Lozan yürürlüğe girer miydi? Sahi Lozan bizim en büyük kazancımızdı dimi? Biz araştırmacı değil, yazılanı okuyucu bir toplum olduğumuz için sipariş üzerine yazılmış tarihimizi doğru olarak görüyor ve kendimizi yormuyoruz. Yoksa Lozan ile ilgili en önemli sorulardan biridir, Türk heyetinin başdanışmanı neden Haham Haim Nahumdur? Buyur işte karşımıza yine bir Yahudi çıktı. Tamam kardeş her dine saygımız var ama adama sormazlar mı madem Türkiye’nin çıkarı için heyetin içinde bulundun ama neden Mısır’a yerleşip, İsrail’in kurulması için çalıştın ve 1960’da Mısır’da öldün. Daha çok soru var ama yerim dar oynayamıyorum…
AĞAÇ KALMASIN SİVAS’TA
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Teşkilatlar, belediyeler eğer bizim dava idraki ile hareket etmiyorsa bize zarar veriyorlar ve zarar veren kardeşlerimizi de uyarıyorum kusura bakmasınlar, biz uyarmadan kendileri bu uyarıyı yapsınlar ve adımı atsınlar. Yanlışa tahammülümüz yok, 2019 bir kırılma noktası” dedi. Halka sırtını dönen ve kendi çıkarını düşünenler mesajı almışlardır umarım. Ama hala duymamazlıktan gelenler var bu sözleri. Daha nasıl tarif etsin ki sizi Erdoğan, çıkıp isim, isim mi anlatsın. Cumhurbaşkanı belediyeler demişken aklıma geldi. Sivas maalesef yeşili olmayan bir şehir. Ve olan birkaç ağaçta maalesef ömürleri bitti diye kesiliyor. En son Kepenek Caddesinde ki ağaçlar kesildi ve sosyal medyada ciddi bir tepki var. Gerçi Belediye Başkanı Sami Aydın Srt’de Günebakan Hakan’a bağlandı ve ağaçların neden kesildiğini anlattı. Kendisi anlattı ama izleyenleri tam anlamıyla ikna ettiğini söyleyemem. En azından ben ikna olmadım.İkna olmadım ve Sivas’ın ağaçsız, yeşilsiz ve ruhsuz bir şehir olmasını doğru bulmuyorum. O zaman buradan birkaç soru soralım ve cevap gelirse ve o cevapları da bu köşeden paylaşalım. Bakalım ikna olabilecek miyiz?
1- Akasya ağaçlarının ve kesilen başka çeşit ağaç varsa o ağaçların ne gibi zararları var?
2- Ağaçları kesmeye karar verdiğinizde kıstaslarınız nedir?
3- Ağaçların ömürleri bittiyse neden hala yeşiller ve dimdik ayaktalar(dı)?
4- Kesilen ağaçların ortalama ömrü nedir?Kesilen ağaçların yaşları ile ilgili bir inceleme yapıldı mı,bu araştırmaya dair bir rapor var mı ve bu rapor kamuoyuyla paylaşılıp, bilgilendirme yapıldı mı?
5- Kestiğiniz ağaçların yerine kaç ağaç dikeceksiniz ve bu yeni ağaçların kesilen ağaçlara göre ömrü ne kadar?
6- Süs elması, süs eriği, Japon elması gibi ağaçların dikileceğini söylediniz, bu ağaçlar nereden temin ediliyor ve belediyeye toplam maliyeti nedir?
7- Ağaç kesilen bölgelerde ki insanların rahatsızlıklarını dikkate aldığınızı söylediniz, yeni dikilecek ağaçlar aynı kişiler tarafından beğenilmezse onları da kesecek misiniz?
