Hüseyin Aktaş’ın “Dîp Yapmıș Însanlığın Tek Kurtuluș Çaresı Îslamdır!” isimli köşe yazısı;
“Dîp Yapmıș Însanlığın Tek Kurtuluș Çaresı Îslamdır!”
Bugün mültecilik, insan hakları, terör, ırkçılık, mezhepçilik ve sömürgecilik gibi küresel sorunlar insanlığı kasıp kavurmaya devam etmektedir. Bu sorunların üstesinden gelmek, elini taşın altına koymak ve rahatını bozmak her babayiğidin harcı değildir.
Din adına konuşan, dindar gözüken dini hayata ayar vermeye çalışan ama dinden geçinen niceleri var.
Sormadan geçemeyeceğim.
Din bu anlatıcıların yada tebliğcilerin tekelinde midir?
Dini kendi tekellerinde tutan bu kesim din konusunda ne kadar yeterli ve yetkilidir?
Genelleme yapmak haksızlık olur. Din adına şarlatanlık yapan, din ve Allah adına aldatan ve dinden geçinenlere yöneliktir bu oklarımız.
Bir yazar şu tespitte bulunmuş;
“Türkiye’de Din Profesyonel Meczupların tekelinden kurtarılmalıdır!”
Kim bu işini profesyonelce gören meczuplar?
Nereden beslenirler ve bu zemini nasıl bulurlar?
Bu derin konu.
Burada bunun içinden çıkabilmek imkânsız.
Ama benim derdim şu an din adına piyasada dolaşıp ta, “Hocayım!” diye geçinipte hem de dinden geçinipte toplum olarak üslup bozukluklarına şahit olduğumuz A, B, C fark etmez hocalarla ilgilidir.
Müslümanların çok daha önemli meseleleri varken sığ gündemler oluşturarak tutunmaya çalışmak abesle iştigaldir.
Kimse “Ayranım ekşi!” demiyor. Herkes ak sütten çıkmış ak kaşık. Her konuşan kendisini hakikatin merkezine oturtmuş. Fakat hakikat bilinci kaybına maruz kalmış, kutsallarından koparılan bireyler ve toplumlar hiç mi hiç umurlarında değil. Yeter ki etraflarında bir kaç kişi olsun “Ağam Paşam!” diyerek dalkavukluk yapsınlar. Yeter ki tezgâhlarını dağılmasın. Yeter ki kendilerine ve müntesiplerine sunulan saltanatvari yaşama halel gelmesin.
Bu mudur din?
Ya da dindarın gündemi bu mu olmalıdır?
Her geçen gün artan suç oranları bizleri uykumuzdan etmesi gerekmez mi?
Biz bu gerçeklerden kaçarak hala nasıl birbirimizi ötekileştirme ve hırpalama çabası içerine gireriz?
Allah’tan korkmak gerekir.
Mensubu olduğumuz İslam dini değişmez değerler silsilesi taşıyan bir dindir. Dinin bu değerleri değişmeyeceğine göre bize düşen din dilimizi ve üslubumu değiştirmektir. Bu işin sözcülüğünü ve liderliğini yapanlar düne göre değil dine göre bu üsluplarını geliştirmeliler.
Prof. Ali BARDAKOĞLU’nun şu tespitini yerinde buluyorum: “İslam alimleri son dönemlerde öfkeli ve hırçın, din dili ayrıştırıcı ve ideolojik oldu!”
Var mı bir Müslümana öfke seli sunan bu âlimlerin toplumun kanayan yarası haline gelen esrarkeş, alkolik, kumarbaz ve fuhuş sektörünün açtığı yaraları daha aza indirmeye dair plan ve projeleri?
Bu öfke patlaması hep Müslümana neden?
Bu âlimlerin içinde zalimlere dur deme cesareti ortaya koyabilen kaç kişi var acaba?
Bize Mü’minlere şefkat ve merhametle davranan, zalimlere karşı ise hasım kesilen hocalar lazım artık.
Bize farklılıklarımızı zenginlik bilecek hocalar lazım artık.
Bize suni gündemler oluşturan hocalar değil gerçek gündemleri takip ederek sorunlara vahyi pencereden/perspektiften bakabilen hocalar lazım artık.
Din kimsenin tekelinde değildir. Hepimiz hakikat erleri/neferleri olmak için kolları sıvamalıyız. Başka çaresi yok. Dip yapmış insanlığın tek kurtuluş çaresi Islam’dır.
İnsan Allah’ın şaheseridir. Bu şaheser akıl, irade, bilinç, ruh, vicdan ve fıtrat gibi yetilerle sorumluluk yüklenmiştir.
İnsanoğlu; halife olmanın getirdiği sorumluluk bilinciyle her şeyi Allah’ın emaneti olarak algılamalı ve tüm tabiata iyi davranmalıdır. Bu iki esasa dayanmayan, bunları birbirinden ayıran yada birine diğerinden fazla önem veren dindarlık algısı eksiktir. Bir başka ifadeyle; kişinin Allah’a ne kadar yakın yada uzak olduğu, O’nun yarattıkları ile ne kadar sulh içerisinde olup olmadığı ile ölçülebilir!
Özetle din adına konuşanlar üsluplarını gözden geçirmeli kaybettikleri hoşgörü ve mütevazı karakteri yakalamalıdırlar.
Ve yine din adına gündemi değerlendirenler hakikatin sahibi oldukları iddiasından vazgeçip hakikate talip olmalı, fikre ve düşünceye karşı tahammülsüzlükten vazgeçmeliler.
Yoksa işimiz zor.
Bu din bize işi kolay kılmak için gelmişken işi zorlaştıranlara prim vermemek gerekiyor.
Güç ve iktidar sahibi yalnızca Allah’tır.
Allah’tan başka hiç bir kimseye ulûhiyet ve ubudiyet gerekmiyor.
Bizler sözün her türlüsünü dinlemeli ve en güzeline tabi olmalıyız.
Tek hakikat Allah’tan gelendir. O’nun dışında her söz sorgulanabilir.
Vahiyden yoksun kafalar bilsinler ki Rabbimiz akletmeyenlerin başlarına pisliği boca edecektir. (Yunus Suresi 100. Ayet)
Rabbime layıkıyla kul olma temennisi ile!..
Hüseyin Aktaş / Memleket