Hüseyin Aktaş’ın “Bize İslam’ı Ciddiye Alacak Müslümanlar Lazım!” isimli köşe yazısı;
“Bize İslam’ı Ciddiye Alacak Müslümanlar Lazım!”
“Görüyorum ki müslümanlar islamı ciddiye almıyor. Bu din Cuma’dan Cuma’ya namaz kılmak için, Ramazan’dan Ramazan’a ibadetlere dikkat etmek için mi geldi? Bu din tüm insanlar için, onların fikirlerini ve yașamlarını Allah(cc)’ın istediĝi șekilde deĝiștirmek için geldi!..” Bu sözler sonradan müslüman olan Filipin’li ünlü aktör Queenie Padilla’ya ait. Gerçekten de Îslam’ı en azından Îslam düșmanlarının ciddiye aldıĝı gibi ciddiye almamız gerekmez mi? Kime ait olduĝunu bilmediĝim șu marșın sözleri bir zaman özellikle gençlik yıllarımızda ve gençlere yönelik çalıșmalarımızda dilimize pelesenk olmuștu. “Toptan Sarılalım Yüce Kur’ana, Çünkü rahmet inmez ayrı durana, Mü’minler İslam’a karşı durana, Biraz öfkelenip kafayı taksa, Esirmi Olurdu Mescid-i Aksa?” “Bulunmaz mı çare nedir bu illet, Böyle hayat sürmek ne büyük zillet, Müslümanım diyen bu kadar millet, İslam gözü İle kendine baksa, Esirmi olurdu Mescid-i Aksa?” Sadece Mescid-i Aksa deĝil yeryüzünün bir çok bölgesinde milyonlarca insan zulüm altında, açlıkla pençeleșiyor, savaș ortamlarında yok yere hunharca katlediliyor. Her gün Gazze’den gelen haberler, Suriye ve Ortadoĝu içinden çıkılmaz bir halde, Allah’ın evi kutsal belde Kabe’nin yanıbașında Yemen’liler açlıkla pençeleșiyor. Ve yine o gençlik yıllarımızda “Sabır, savaș ve zafer, Adım Müslüman!” adlı bir șiir dilimizden düșmezdi. Ne oldu bizlere ki “Adım Müslüman!” diyerek nakaratlar dizeriz de Müslüman olmamızın gereklerini yerine getirmeyiz. Ve yine nasıl olur da ayetleri levha levha eder duvarlara asarız da “Ne mutlu müslümanım diyene!” sözlerini slogan ediniriz de hala kendi heva ve heveslerimizin tutsaĝı/esiri olmaktan kurtulamayız. Hani müslüman müslümanın elinden ve dilinden selamette olduğu kimseydi? Hani müslüman müslümanın kardeșiydi ve ona zulmetmeyecekti? Hani iyilik ve takvada birbirimizle yarıșacak, iyiliklerle yüreklere yürüyecek, ev ev merhamet șebekeleri kuracaktık? Hani hayat iman ve cihaddı. Ne oldu da cihad meydanlarını terkettik. Îlim de, irfan da, bilim de, fen de, teknoloji de, sanatta, edebiyat da, felsefe de, kültür de, estetik de, tıpta, sanayi de, yer bilimin de, gök bilimin de neden müslüman bilim adamlarının 600/700 yıl önceki ihtișamlı dönemlerini arar olduk. “Kenarı Dicle’de bir kurt kapsa koyunu, gelir Adli ilahi sorar Ömer’den onu!” sözlerinin sahibi Ömer’in adaletini biz yaymayacaksak kim yayacak tüm dünyaya? O Ömer(ra) buyuruyor ki: “Allah(cc) bizi İslam ile aziz kıldı, artık biz Allah’ın dışında izzet ararsak O bizi tekrar zelil eder!” Bize ne oldu böyle? Müslümanın izzeti, onuru ve haysiyeti onun en değerli varlığı degil midir? Unutmayalım ki; “Bir mabuda itaat etmeyen, bin mabuda itaat eder!” Șu ayet aklımıza, gönlümüze yer etmeli, cadde cadde sokak her tarafta bu ayete vurgu yapmalıyız: “Başkalarının yanında izzet mi arıyorsunuz? Oysa izzet bütünüyle Allah’ındır!” Nisâ Sur, 4/139 Allah’ı bırakıp başkasıyla izzet arayanı Allah zelil eder. Ya da Allah’tan başkası yanında aranan her izzet aslında zillettir. İzzet, zilletin zıddıdır; galip, yenilmez, güçlü ve onurlu olma demektir. Zelil olan aziz olamaz. Kısaca; Müslüman hayatını ıskalayamaz. Mensubu olduĝu dini ciddiye alır. Hayatının her evresine Kur’an’la/vahiyle anlam yükler. Bize hayat veren El hay, El kayyum olan Allah(cc)’ın kendisini muhatap aldıĝını ve önemsediĝini bilir. Ve muhtıra niteliginde ki: “Gevşemeyin, üzülmeyin! Eğer mü’minseniz en üstün sizsiniz!” ayetinin sahibi yüce Allah’ın bak dediĝi yerden bakmaya, dur yediĝi yerde durmaya azami gayret gösterir!..