Osman Çelik’in “Duru Bir Adanmışlıktır Hayat!” isimli köşe yazısı;
“Duru Bir Adanmışlıktır Hayat!”
Gece ay ile söyleşip, kadife şarkılar geçidini mırıldanan asi, duru bir göldür hayat… Bulutların ardına sinmiş bir dolunayın dahi kıskandığı, yağmur şiirinin iğri iğri selamlamasıdır adeta…
Bir turna selamına meftun adanmışlıklarla birliktedir, hayatın seyri alemi..Öte bir dağdır dağlar içindeki yaşanmışlıklar. Arı, duru masumiyetlere hasret tebessümlerle birlikte,ıp ılık bir şiir gibidir, dağların bağırlarından akan serin sular…
Çiğdemin çiçeğin raksına aldırmadan, gönlün en aman bilmez labirentlerinden soyarak yılları, bir şiirin deniz dibi gezen hayallerine ram olmaktır yaşamak. Itır kokan dağların doruklarında, tenha bahar çiçekleri ile bezeli bir göle uzanmaktır hayat…
Baharla eriyen karların beslediği, narin çiçeklerin bedenleri ile yıkanan suların, arı duru bir masumiyetin gönle hükmeden şarkıları ile hem hal olması gibidir mutluluk…
Gece ay ile söyleşip, kadife şarkılar geçidini mırıldanan asi, duru bir göldür hayat… Bulutların ardına sinmiş bir dolunayın dahi kıskandığı, yağmur şiirinin iğri iğri selamlamasıdır adeta…
Güneşin üzerine sarkıttığı sarımtırak huzmelerin, naif boyunlardaki inci gerdanlıkları tılsımıyla şerbetlemesi gibidir her şey…Bahar sultanına bütün çiçekleri, bütün şiirleri, bütün öyküleri, bütün şarkıları, bütün tebessümleri anımsatan, saltanat mührünü takdim eder gibi…
Sarp kayaların, geçit vermez yamaçların, öte dağların tam ortasında hüznün hüznünü de yüreğinde barındırsa, bir tebessümü ay aydınlık yüzünden eksiltmeyen bir abı hayat gibidir dağlar ortasındaki göller. Etrafında salınan mor menekşelerle birlikte, bir anı sonsuza değin uzatmanın kurgusuyla bütünlenmiş bir yürek çağıltısı gibi…
Asi, arı, duru, berrak bir göl düşüdür anımsanan… Az ötesinde, efsunkar bir türkü gibi usul usul akan gözenin hemen alt başında, yanında yöresinde çerden çöpten yuvalarında, zarafeti selamlayan kuşları ürkütmeden, yorulmuş başların soluklandığı göller içinde müstesna bir göldür yüreği rehin alan…
Alaca leyleklerin dahi ürkütmediği masumiyetler adına,bir tek ama bir tek dağların şahitlik ettiği bir göldür göller içinde…
Dağların doruklarına sere serpe uzanmış bembeyaz karların, usul usul erimeye başlamasıyla o masum, o beyaz, o dingin sukunetin aşağıya doğru akıp sularla bütünleşip, abı hayat oluşturması gibi…
Kekik kokan dağların, gece kuşlarını ürkütmeden, serin göllerin ortasındaki ay yakamozuna adanmış bütün cümleleri, zarif bir menekşenin masum, ürkek kulaklarına fısıldanmasıdır yaşamın seyri alemi…
Öte yamaçlar ortasında,insanı çepeçevre saran bütün sıglıkları, naif tebessümü ile bir anda silip süpüren, dingin bir gölün bağrından süzülen masum şiirler geçididir her şey…Üzerinde yaprakların gezindiği, en tenha en berrak, en masum zerrecikleri derinlerde gizleyen bir göldür insanı yaşama tutunduran…
İçtikçe susadığın, daldıkça daldığın, baktıkça baktığın arı duru bir bulmacadır göller içindeki duru göller…Akan derelerin , yolunu şaşırmış yılkı sürülerinin, bahara namzet eleğimsağmaların,hüzünbaz şairlerin, tebessümünü bir ay gibi heybelerinde taşıyanların, gelip kenarcığında hayatın sırrını arayacağı bir göldür hasretine tutunulan…
Kirlenmemiş mısraların, utandırılmış şiirlerin, yıllara yayılan düşlerin, doruğun en doruğunda ayı selamlayan hayallerin, sere serpe uzanan kır çiçeklerinin efil efil gelip bağrında sukunete erdiği arı duru bir masumiyet gölüdür yaşamak…
Osman Çelik / Sivas Postası