Çağrı Çobanoğlu’nun “Aile Danışmanlığı Nedir ?” isimli köşe yazısı;
“Aile Danışmanlığı Nedir ?”
Aile danışmanlığı, Aile Yasası (FamilyLawAct) çerçevesinde verilen danışmanlık hizmetine denir. Aile danışmanı, ilişkiler açısından sorunları olan insanların, evlilik, ayrılık ve boşanma sırasında, çocuklarla ve aile ile ilgili kişisel veya kişiler arasındaki sorunların üstesinden daha rahat bir şekilde gelmelerine yardımcı olmaktadır. Aile danışmanlığı, incinmiş duygular, siz ve eşiniz arasındaki veya ailedeki diğer bir kişi ile olan sorunlar, yeni yaşam düzenlemeleri ve çocukların bakımı ve mali düzenlemeler konusundaki sorunlarla ilgili olabilir.
Aile danışmanlığında kişiler ailede yaşanan bir problemi, kendi bakış açılarından ortaya koyarlarken danışman, kişilerden her birinin;
• Diğerlerini saygı ile dinlemesine,
• Diğerlerinin bakış açısını da görmesine ve anlamasına,
• Soruna yönelik olarak konuşmasına,
• Diğerlerine karşı duygu ve düşüncelerini daha açık bir dille ifade etmelerine,
• Diğerlerine karşı incitici davranışlarda bulunmamasına,
• Diğerlerini oldukları gibi kabul etmesine,
Aile danışmanlığının inceleme konusu aileyi oluşturan bireyler değil; bireyler arasındaki ilişkinin, iletişimin niteliğidir. Aile danışmanı, aile üyelerinin birbiriyle ilişkilerinde aksayan yönlerini ortaya çıkarmaya ve aile üyelerinin de bunu görmesini sağlamaya çalışır.
Aile Danışmanlığının Hizmet Alanları Nelerdir?
• Anne – baba ilişki ve iletişim problemleri,
• Anne – baba ile çocuk ilişkileri.
• Çatışmalar,
• Boşanma süreçleri,
• Flört ve aldatma problemleri.
Aile danışmanlığının bireysel terapilerden en önemli farkı, bireyi tek başına ele almak yerine ailenin tümüne bir bütün olarak yaklaşmasıdır. Bu nedenle ailenin bir bütün olarak ele alınması sorunların çözümünü de kolaylaştırmaktadır.
Aile danışmanlığı yaklaşımında bireyin sorunu, içinde bulunduğu aile sisteminden yola çıkılarak değerlendirilir. Birey sorunlu olarak tanımlanmaz, bunun yerine aile sisteminin sorunu tespit edilir.
Aile danışmanlığında (aile terapisi) seanslar tek bir bireyle değil, bireyin tüm aile üyeleri ile birlikte yürütülür. Bazı durumlarda çekirdek aile üyeleri ile birlikte aileye etki eden geniş aile üyeleri de (Örnek: anneanne, babaanne, dede, teyze, amca vs.) seanslara davet edilir. Bazı durumlarda ise “sorunlu” birey yerine seanslarda ailedeki başka üyeler, çoğunlukla da anne-baba / karı-koca yer alır.
Aile danışmanlığının işlevi; aile içinde yaşanan bireyler arası sorunlar olabileceği gibi, tüm aileyi etkileyen ölüm, kronik hastalık, bir aile bireyinin evden ayrılması gibi konularda aile bireylerine destek vermektir. Aile danışmanlığının belirgin ve açık hedefleri vardır. Amacı; ailenin yaşadığı sorunların çözümünün yanı sıra aile bireylerinin birbirlerini daha iyi anlamalarını, belirgin ve esnek sınırlar çizebilmelerini sağlamayı kolaylaştıracak yeni beceriler kazandırmaktır.
Özetle aile danışmanlığı, rahat ve güven verici bir ortam sağlayarak üyelerin hem kendilerini hem de birbirlerini tanımalarına, birbirleriyle açık ve içten bir iletişim kurarak sorunlarına çözüm bulmalarına yardımcı olmaya çalışır.
ÇİFTLER NE ZAMAN EVLİLİK DANIŞMANLIĞINA BAŞVURMALIDIR?
Eşlerin evlilik ilişkileri aşağıdaki maddelerin bir kısmını ya da çoğunu kapsar hale dönüştüğünde evlilik için bir uzmana başvurulması gerekebilir:
• Evlilikteki tek ilişki ve iletişim şekli kavgaya dönüştüyse,
• Gereğinden fazla, şiddetli ve çözüm bulunamayan kavgalar yaşamaya başladılarsa, diğer bir değişle mutlu ve keyifli anlar kavgalı oldukları anlardan daha az yaşanıyorsa,
• Evlilik kendi içinde bir keyif olmaktan çıkıp, devam ettirilmesi gereken bir zorunluluk haline dönüştüyse,
• Kavgaları hep aynı konular (örneğin kıskançlık, cinsellik, çocuklar gibi konular) etrafında dönmesine rağmen, kavgalardan çözüm üretilemiyorsa,
• Eşler birbiriyle hiç kesişmeyen, paralel hayatlar yaşamaya başladılarsa ve bir araya geldikleri anlarda da ortak hiçbir keyfi paylaşamıyorlarsa,
• Cinsel yaşam da dâhil olmak üzere evliliğin kadın ve erkeğe dair hiçbir alanında paylaşımlarının kalmadığını hissettiklerinde,
• Evliliğin daha iyi olacağına dair tüm inançlarını kaybettilerse,
• Boşanmak ya da ayrı yaşamaktan başka çözüm yolunun olmadığına inanmaya başladılarsa,
• Evliliklerinden alamadıkları keyfi ve mutluluğu işlerinde, başka kadınlarda/erkeklerde, çocuklarında aramaya başladılarsa,
• Anlaşılmadıkları, değer verilmedikleri, önemsenmedikleri, istenmedikleri gibi olumsuz düşünce ve duyguların ötesinde evlilikleri ve eşleri olumlu hiçbir şey çağrıştırmadığında,
• Evliliklerinden kaynaklı olduğunu düşündükleri duygu ve düşünceler nedeniyle güncel yaşamları, üstlenmeleri gereken diğer roller ve sorumluluklar (örneğin iş yaşantıları, anne-babalık rolleri, arkadaşlık ilişkileri ve sosyal yaşantıları) sekteye uğradığında,
İçsel ruhsal dünyalarına depresyon, kaygı, panik, öfke, ümitsizlik, çaresizlik ve mutsuzluk gibi olumsuz duygular hâkim olmaya başladığında evlilikleri için bir uzmana başvurmalıdırlar.
EVLİLİK DANIŞMANLIĞI NASIL UYGULANIR?
Yapılan araştırmaların bir kısmında, bireysel problemler için bir danışmana başvuran kişilerin neredeyse %60ının yardım alma nedenlerini “evlilik veya ilişki problemleri” olarak tanımladıkları tespit edilmektedir. Buna rağmen evlilik danışmanlığı ve buna bağlı yaklaşımlar psikoloji literatürü içinde diğer terapilere göre daha yeni ve gelişmekte olan bir konumdadır.
Evlilik danışmanlığı için uygulamada pek çok kuram, okul, model veya yaklaşım bulunmaktadır. Psikanalitik ya da psikodinamik evlilik terapisi, nesne-ilişkileri evlilik terapisi, sistemik evlilik terapisi, bilişsel-davranışçı evlilik terapileri, duygu-odaklı evlilik terapisi okulları ya da yaklaşımları evlilik terapistleri tarafından uygulamada tercih edilen evlilik terapisi kuramlarından/modellerinden sadece bir kaçıdır.
Evlilikteki problem alanlarına, sorunların derinliğine, çiftlerin terapiden beklentilerine, terapistin uygulamada tercih ettiği yöntemlere ve hangi yaklaşımı benimsediğine bağlı olarak evlilik danışmanlığı uygulamalarında:
• Gelen çiftlere nasıl yaklaşılacağı,
• Hangi problemlere öncelik ya da ağırlık verileceği,
• Ne kadar süreceği,
• Danışman ile çift arasındaki ilişkinin ne şekilde kurgulanacağı,
• Seansların her iki eşle birlikte mi yoksa ayrı ayrı seanslar şeklinde mi sürdürüleceği gibi konular değişiklik gösterebilmektedir.
Genellikle birçok evlilik danışmanı temelde yakın durduğu bir kurama bağlı kalmakla birlikte, uygulamada çeşitli modelleri birleştirdiği entegretif ya da eklektik bir yaklaşımı tercih etmektedirler.
EVLİLİK DANIŞMANI/TERAPİSTİ SUÇLU ARAMAZ!
Bazı durumlarda eşler suçlanacakları, yargılanacakları, anlaşılmayacakları ya da eşlerinin tarafı tutulacak kaygılarıyla evlilik terapisine başlamayı reddederler. Hâlbuki ilişkiler en az iki kişiden oluşur. İlişkideki iki kişiden birinin problemleri ilişkiyi belli süreliğine olumsuz etkileyebilse de aslında ilişkinin bozulması için bir kişinin olumsuzlukları tek başına yeterli değildir. Yani bir ilişki kötü gidiyorsa bu duruma iki kişinin de katkısı vardır. Evlilik ilişkisi sadece bir kişinin katkısıyla düzelmeyeceği gibi bir kişi ile de bozulmaz. Kişilerin bazen problemin oluşumuna, bazen de problemin sürekli hale gelmesine katkısı olur.
Her şekilde sorunlu giden evlilik ilişkisinde sadece bir kişi değil, iki kişi de mutsuzdur. Dolayısıyla evlilik terapisinde hedef haklıyı-haksızı, suçluyu-suçsuzu, zalimi-mazlumu belirlemek değildir. Evlilik terapisinde terapistin görevi, çiftlerin “İlişkimizde ne oluyor da, her ikimiz de mutsuz oluyoruz?” sorusuna yanıt bulmalarına ve bu sorunların çözümü için ortak hareket edebilmelerine yardımcı olmaktır. En nihayetinde evlilik terapisinde amaç eşlerden her ikisinin de mutlu olacağı, keyif alacağı, tatmin olacağı yeni bir ilişki şekli kurgulayabilmektir.
EVLİLİK DANIŞMANLIĞI, TEK EŞİN KATILIMIYLA DA YÜRÜTÜLÜR!
Evlilik terapisinde eşlerden ikisinin birden terapiye katılımı, terapi sürecini hızlandıran, olumlu sonuçların miktarını arttıran bir durumdur. Buna rağmen evlilik terapisine eşlerden ikisinin birden katılımı bir zorunluluk değildir. Evlilik terapisi, eşlerden sadece birinin eşlik etmesiyle de uygulanabilir.
Bazen eşlerden biri evlilikteki sorunları ifade eder, diğeri evlilikte sorun olmadığını savunur. Bu durumda sorun olduğunu düşünen eş, evlilik terapisine başvurmak için eşini ikna etmeye çalışır; çoğunlukla da başarısız olur! Hatta sorunu kabul etmeyen eşi tarafından “Sorun bende değil, sende. Git sen iyileş!” benzeri suçlamalara maruz kalabilir. Bu durumda ise sorunlarını ifade eden eş için bir çifte-açmaz durumu ortaya çıkar: Evliliğindeki problemler için bir terapiste gitse, eşine karşı sorunun kendisinde olduğunu kabul edecektir. Gitmese ise mutsuzluğu devam edecektir. Aynı zamanda, “Bu evliliği kurtarmak için hep ben mi uğraşacağım?”gibi kızgınlık yaşatan bir önyargı da kendi içinde evlilik problemleri için bir terapiste başvurma kararını geciktirir.
Bazı evlilik problemleri yaşanan gelişimsel dönemle ya da yaşamın kattığı streslerin etkisiyle artış gösterebilir. Bu tip sorunlarda zamanla sıkıntıların azalmasına rastlanır. Ancak bunun dışındaki problemlerde, özellikle de gereğinden fazla uzadıysa, zaman ilişkilerde düzelmeye değil tam tersine daha farklı, çözümü zor başka problemlerin eklenmesine ve eşlerin birbirlerinden tamamen uzaklaşmasına yol da açabilir. Bu durumdan da sadece evlilik değil, kişiler ve ailedeki diğer üyeler de çok olumsuz etkilenir.
Bu noktada evliliğindeki sorunlar nedeniyle mutsuz olan kişinin ÖNCE KENDİNİ VE KENDİ İHTİYAÇLARINI DÜŞÜNEREK bir evlilik terapistine başvurmasında fayda vardır.
Psikolog Çağrı ÇOBANOĞLU
PUSULA PSİKOLOJİ SİVAS