Berat Demirci’nin “Akıllı Telefona Fransız Kalmak” isimli köşe yazısı;
Akıllı Telefona Fransız Kalmak
Ne bilim verir, ne irfan bu bilgisayar denilen âlet. Kütüphaneler dolusu arşiv kolaylığı, müthiş bir işlem kolaylığı ve hızlı ansiklopedik bilgi sağlamakta mıdır? Evet… İlk sahip olanlardanım ve şu yirmi yıl geriye doğru hazır ödev sitelerinden hayli komşu çocuklarına ödev indirdim. İndirmekle kalmadım, düzenlemesini de yaptım. Daha önce kaynak kitap verir, yardımcı olurdum. Hocayım ya, nerede olursam olayım meslek yakamı bırakmıyor.
Avrupa´da yeni yapılan bir araştırma “Net Nesli”nin, “narsisizm” aşamasını geçip, “mükemmeliyetçilik”e ulaştığını gösteriyormuş. Takip ediyorum bakalım ne çıkacak? Ön fikrim: Her şeyin kusursuz bir simülasyonunu yaratan gençlerin, kendilerini mükemmel saymalarıdır. Delilim ise son yılların öğrencileridir. Kitapta yazan bilgiyi beğenmeyen ama fikir yürütme ve okuma alışkanlığı sıfırlanan bir ekseriyet var. Gözlemlerim sahadandır, ortalıktan ve onun bunun hoşuna gidecek şeyler söyleme gibi bir görevim yok. Ve dilerim ki, ilgilenen birileri rahatsız olsunlar. Liseleri de bizzat sahada görev yapan ciddî meslektaşlarımdan öğreniyorum. Gayr-i ciddileri var mı? Evet, hem de ziyadesiyle… Gözden kaçmıyor, özenle aracı tefeci kurumlar ve kişilikler tarafından örtülüyor. Tam anlamıyla adam kıtlığına, kitlesel tüketiciliğe doğru gidiyoruz. Bilgi de tüketicilikten azamî payını alıyor, adeta yeniyor içiliyor ve çöp tenekesine atılıyor.
Akıllı tablet neslinin üniversiteye gelmesiyle beraber: kabalığın, narsisizmin, cehaletin derslere nasıl yansıdığını lütfen icra mevkisindekiler araştırsın ve anlatsın. Koridorlarda, kapı önlerinde sohbet ettiğimizde herkes aynı dertleri dile getiriyor. Eski milli eğitim bakanı Nabi Avcı´nın “Enformatik Cehalet” eserini neden yazdığını ise hiç anlayamadım. Sayın Cumhurbaşkanı, en başarısız iki konu saymıştı; başarısızlığın nedenlerini ise kimse konuşmadı. Kimse konuşmadığı gibi, konuşanın da ağzını çamurla sıvamak için her yolu denediler. Tablet devri, akıllı telefonlarla fiilen sona ereli çok oldu. Büyük küçük herkes kendi aklı ve akıllısıyla baş başa yaşamayı tercih ediyor. İnsanlar olayın kendisiyle değil, fotoğrafıyla ilgileniyor; çünkü şekillendirebiliyor, üzerinde oynayabiliyor ve paylaşabiliyor.
Sonuç ne derseniz: Yatırım bilgisine sahip olanlar üretiyor ve satıyor; tüketim bilgisine sahip olanlar ise tüketiyor. Bilgi ve özellikle fark yaratacak olan tek şey olan irfan ise geçersiz bilgi hükmündedir. Tabii kopyala-yapıştır tekniğiyle en cahil insanın bile, ihtisas isteyen bir alanda tartışma açması ve yerseniz biliyor görünmesi bile mümkündür. Bir tür algı yönetimi ve sahte bir kişilik, kendini gerçek bir kişi olarak aldılatma imkânına sahiptir. Mükemmelin ne olduğunu hayatında bir defa bile sormamış; parçalayıcı ve uzaklaştırıcı bir mükemmeliyetçilikle karşı karşıya gelmiş olabiliriz. Benlik oluşturma teknolojileri üzerine düşünmeliyiz.
Bilgi de, irfan da insana insandan akar. “Bilgisayarlı Cehalet” üzerine ciltlerce kitap yazılabilir ama gördüğüm kadarıyla yazanların da irfana yönelik bir ciddiyeti yoktur. Bilgi öğretim, irfan eğitim işidir; birincisi “bilmek”le, ikincisi “olmak”la ilgilidir. “İnsan yetiştirmek” daima birinci sırada ve en önemli konudur. Bu davanın siyasetle, iktidarla, muhalefetle ilgisi yok; insanlıkla ilgili bir husustur. Dindarlık ve muhafazakârlıkla ilgisi de bu bağlamda söz konusu edilebilir. Milletleri birbirinden ayıran şey irfandır. Okumuş ve öğretmeye çalışmış bir olarak yıllarca “Çağdaş Eğitim Sistemleri” üzerinde durdum. Gördüğüm dikkat çekici bir eğitim sistemi Fransızlarınki idi. Temel eğitim aşamasında sadece kendi dillerini ve o dille yazılanları okutmayı hedeflemişlerdi. Birkaç gün önce Fransa, temel eğitim kurumlarında akıllı telefonu yasak getirdi. Fransız irfanına hayran değilim ama insanlık adına büyük katma değer sağlayan bir ülkedir. Bu son uygulama beni yine insanlık adına umutlandırdı. Umarım onların döndüğü yere, biz balçığa dalar gibi gömülmeyiz. Umduğumla kalacağımı tahmin ediyorum ama söylemek sorumluluğum gereğidir. İki dünyalı düşünenler için bu sorumluluk zaten mühim bir görevdir. Kendi irfanıma imanım da güvenim de tamdır; müşkül şu ki, imanı ve güveni tabiata nakledecek olan yegâne unsur insandır. Beşeri malzemeye, toplam insan kalitesine baktığımda “kara delik” görüyorum; enerjimizi somuran yok eden çok sayıda hem de.