Yaşadığımız zaman diliminde dünyanın da, bizim de birinci gündem maddemiz ekonomi. Pandemi ve sonrasında yaşanan gelişmeler dünyanın dengesini bozdu. Arz ve talep dengesi şaştı. Enflasyon nedir bilmeyen ülkeler yüksek enflasyonlarla karşılaştı. Bu durum bizim gibi ülkeleri çok daha fazla etkiledi. Gerek kendi iç dinamiklerimizden kaynaklanan sebeplerden, gerekse dünyada yaşanan sıkıntıların yansıması ile hayat aşırı pahalı hale geldi, enflasyon rekora koşuyor.
Köşe Yazarımız Ali İzgi’nin “Neden Değişmiyor…” Başlıklı Yazısı
İktidarın canhıraş çabalarla aldığı tedbirler, destekler karşı manipülasyonlarla iki günde etkisini yitiriyor. Her köşe başında, her sohbette konu ekonomi. Seçim sathı mailine girmemiz sebebi ile bu durum muhalefetin işine geliyor. Bu nedenle savaş etrafımızı kasıp kavururken birileri ekonomiyi sıcak gündem olarak tutuyor.
İçerideki ve dışarıdaki muhalif unsurlar Erdoğan’ı devirmenin yegâne yolunun ekonomik istikrarsızlıktan geçtiğini gördü, test etti ve içselleştirdi. Bu nedenle oluşan negatif algının dozunu artırarak devam ettirmek istiyor. Bunun için her olayı, her gelişmeyi fırsata çevirmenin çabasını veriyor. Rusya Ukrayna’yı işgale kalkıyor, operasyon o ülkelerden ithal ettiğimiz ürünler üstünden gerçekleşiyor. Örneğin geçtiğimiz on gün süresince yaşadığımız Ayçiçek yağı olayında olduğu gibi.
Ayçiçek yağına olan ihtiyacımız yıllık üç milyon ton. Bunun yaklaşık iki buçuk milyon tonunu kendimiz üretiyoruz, kalan yarım milyon tonunu ithal ediyoruz. Stoklarımız ağzına kadar dolu. Savaş çıktığı için Rus limanlarında bekleyen beş geminin olduğunu bilenler anında operasyona başlıyor. Önce dış muhalefetin silahı olan sosyal medyadan spekülasyon başlıyor Halk fiyatların artacağı yönünde tahrik ediliyor.
Sonra Ayçiçek yağını üreten Lütfi Türkkan gibiler ürünü piyasaya sürmüyor, Ayçiçek yağının en büyük pazarlamacısı olan BİM gibi zincirler raflardaki yağları depolara çekiyor, Bacanların ajansı FOX Tv ile birlikte algıyı köpürtüyor. Savaş olan Ukrayna’da dahi yaşanmayan kuyruklar, marketlerdeki izdihamlar bizde yaşanmaya başlıyor. Birbirini ezen birkaç açgözlünün birkaç saniyelik görüntüsü amacın hasıl olduğunun kanıtı olarak dünyaya servis ediliyor. Gerçekte olmayan, olmaması gereken nur topu gibi bir krizimiz oluyor.
Bu sadece küçücük bir örnek. Ülke üzerinde hesabı olanlar her dönem bir sebep bularak beşinci kol faaliyeti için eğittiği, yetiştirdiği ve beslediği unsurları kullanmaktan çekinmiyor. Bugün sebep ekonomi, başka günlerde başka şeylerdi. Bir zamanlar, olmayan şeriat tehdidi, kızların başını örtmesi, laiklik vs. vs. Başka bir zaman başka sebepler. Daha üstünden on yıl bile geçmedi.
Ekonomi Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en iyi seviyesindeydi. Dolar 1.86, Faiz 4.61, Enflasyon yüzde 6 idi. Sebep birkaç ağaç oldu bu defa da. Gezi zekâlılar etrafı yaktı, yıktı, talan etti. Yurt dışında olan Başbakan’ın vekili ile görüşenler eylemleri sona erdirmek için ülkenin dünya çapında büyüklük arz eden projelerini durdurmasını istedi. Yani amaç belliydi aslında. Sebep o gün ağaç değil, ülkeyi diz çökertmekti. Bugün de öyle. Bugün de sebep ekonomi değil, ülkeye diz çöktürmek.
O gün o ağaç kampanyasının arkasına sığınanların elebaşı, Türk Tabipler Birliği, Barolar Birliği, Mimarlar Odası gibi sözde sivil unsurlardı. Aynı sivil unsurlar bugün de var. O gün üç-beş ağacı kutsayanlar, bugün 112 asırlık çınar ağacı kesilirken üç maymunu oynuyor.
O yöne bakmadan ekonomi üzerinden yine ülkeye operasyon çekiyor. Ekonomi üzerinden sıkışan iktidarı iyice köşeye sıkıştırmak için halkın en can alıcı ihtiyaçlarından biri olan sağlık hizmetlerini durduruyor. Bu ülkenin yetiştirdiği doktorları ülkeye karşı sokağa çıkarıp milleti tehdit ediyor.
Peki, bu durum neden yüz yıllık Cumhuriyet tarihinde hiç değişmiyor. Bu süreçte millî politikalar uygulayan, Menderes’in Demokrat Partisi on yıl, Demirel’in Adalet Partisi parçalı da olsa bir o kadar, Özal’ın Anavatan Partisi on yıl, Erdoğan’ın Ak Partisi 20 yıl iktidarda kalıp ülkeyi yönetmesine rağmen bu yapıları değiştirmek neden mümkün olmuyor?
Seçmenin ezici çoğunluğu bu siyasi partileri tercih edip ülkenin yönetimini onlara teslim ederken neden bu yapılar marjinal sol örgütlerin elinde kalıyor? Neden bu ülkenin evlatları ne kadar okur, ne kadar yüksek tahsil yaparsa o kadar ülkesinden uzaklaşıyor, neden milletine sadakati azalıyor ve batı hayranı olarak onların etkisi altına giriyor?
Sebep aslında çok basit. Kurtuluş Savaşını kazandıktan sonra Lozan Antlaşması ile Anadolu işgalini sonlandırarak geri çekilen Haçlı ordusu, çekilirken Tanzimat’tan, Meşrutiyetten, İttihat ve Terakkiden itibaren içimize yerleştirdikleri ajanlarını içimizde bırakarak çekildi. Kaldı ki o zevat devletin en önemli kurumlarında yerleşmişti. Başta eğitim olmak üzere. Yükseköğretim tamamen onların inşasıydı zaten.
O günden bu güne Üniversitelerimizin müfredatını onlar belirliyor. Kimin hangi ideolojiyi nasıl anlatacağına, nasıl algılayacağına onlar karar veriyor. İşte bu sebeple ki araştırma kültürü olmayan saf Anadolu çocuğu o ortama girdikten sonra o ajanların anlattığını doğru kabul ediyor. Onlar da Menderesi vatan haini, darbeyi yapanları kahraman olarak anlatıyor.
Ak Parti gibi hükûmetler Üniversitelerin sadece binalarını değiştirip sayısını artırıyor ama o binaların içinde ders anlatan hocaları değiştirmeye güçleri yetmiyor. O sözde hocalar her ders Cumhurbaşkanına hakaret edip ders adı altında millî olan iktidarları linç ediyor. Kendi ülkesini tu kaka ilan edip batının vahşi emperyal sistemini pazarlıyor.
Bu nedenle ki Ak Parti’nin 20 yıldır iktidarda olasına rağmen devlet üniversiteleri siyaset sosyolojisi dersini Emre Kongar’dan okutuyor. Beşinci kolcular açıktan gençlerin zihnini yıkarken, tek tük onlardan olmayan hocalar ise sadece dersini anlatıp, kişisel ikbalinin peşine düşüyor. Hal böyle olunca da o fakülteleri bitiren öğrencilerin ülkesine olan sadakati sıfıra yaklaşmış bir hal alıyor.
Onların meslek örgütü olan Odalar, dernekler de solcu görünümlü beşinci kolcuların elinde kalıyor. Ülkeye operasyon çekmek isteyen dış mihraklar da onları her fırsatta ülkenin aleyhine tepe tepe kullanıyor. O kurumları ülkeye ait yapmak için önce Üniversitelerin müfredatını kendimizin oluşturması gerekir.
Büyük Sivas Haber