Sema Biçer’in “Atalım” isimli köşe yazısı;
“Atalım”
İşte bazılar;
Sofralarımızdan taşan yemeklerimiz,
Buzdolaplarımızı, derin dondurucularımızı, kilerlerimizi dolduran ihtiyaç fazlaları,
Mutfak dolaplarımıza sığmayan, salon vitrinlerimizi, konsollarımızı dolduran kap-kacaklarımız,
Taşıyamadığımız, taşımak istemediğimiz ve vermek için de etkin bir çaba harcamadığımız kilolarımız,
Gardıroplarımızdaki giysilerimiz, giydiklerimiz, giymediklerimiz, dar gelen ama zayıflarımda giyerim diye beklettiklerimiz, sığmadığı için vestiyerlere, askılıklara, sandıklara komodinlere doldurduklarımız…
Çekmecelerimizdeki tek kalmış çoraplarımız,
Gelen kalan olur diye bolca yedeklediğimiz yatak takımlarımız, yorgan yastıklarımız, yıllar geçmiş olmasına rağmen daha kutusundan bile çıkarmadıklarımız,
Kitaplıklarımızdaki tarihi eser olmuş ajandalar, kutularında çeşit çeşit kalemler, içleri kurumuş tükenmezler, sararmış not kağıtları…
Banyo dolaplarımızda atmaya kıyamadığımız ama bir türlü de kullanmadığımız kalıp sabun küçülmüşleri, fırçalar, losyonlar, diş macunları…
Kullanmadığımız iğne – iplikler, tırnak makasları,
Kırık şemsiyelerimiz,
Depoları, kömürlükleri ya da bodrumları dolduran kımıldayacak yer bırakmayan eski, eskimiş eşyalarımız…
Yıllar önce alınmış artık tedavülden kalkmış elektronik cihazlarımız,
Odalarımızdaki ya da salonlarımızın baş köşelerindeki yapma çiçeklerimiz ya da anısı var diye sakladığımız hatta zaman zaman fırlatıp atmayı istediğimiz ama bir türlü atmadığımız kurumuş çiçeklerimiz,
Dışarı çıkarken lazım olur belki deyip çantalarımıza doldurduğumuz ama hiç kullanmayıp boşuna hamallığını yaptığımız malzemeler…
Hayatımızda tuttuğumuz bizi zehirleyen, aşağı çeken insanlar,
Birçok kişinin dedikodularıyla doldurduğumuz zihinlerimiz,
Sosyal medya ağlarımızdaki zamanımızı verdiğimiz, bir sürü işe yaramaz paylaşımlar,
Elektronik posta kutularımızdaki gereksiz postalarımız,
Kendimizi zehirlemekten başka işe yaramayan olumsuz düşüncelerimiz,
Telefon rehberlerimizde belki araşırız diye kaydettiğimiz kişilerimiz,
Tüh lerimiz keşke lerimiz.
Ne çoklar…
İçimizi karartmışız,
Kabuğumuza, yaşam alanlarımıza, sığmaz olmuşuz…
Daha ne bekliyoruz?
Atıp kurtulalım o zaman…
Sema Biçer / Memleket