Berat Albayrak: 2021’de yüzde 5’in üzerinde büyüyebiliriz
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Bloomberg News’e değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin ekonomisinden Karadeniz’de bulunan doğalgaz rezervine kadar önemli açıklamalar yapan Albayrak, Türkiye için en kötünün geride kaldığını belirterek, yeni doğalgaz rezervleri ile ilgili yeni müjdelerin de geleceğini söyledi.
Bakan Albayrak’ın Bloomberg ile gerçekleştirdiği yazılı mülakatta, Albayrak’a yöneltilen sorular ve alınan yanıtlar şu şekilde;
– Türkiye’nin Karadeniz’deki son doğalgaz keşfine ve Doğu Akdeniz’de devam eden sismik araştırmalara ilişkin bize biraz ayrıntı verebilir misiniz?
“Bildiğiniz gibi, 2017 yılında Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanı olduğum dönemde açıkladığımız Milli Enerji ve Maden Politikası ile off-shore hidrokarbon aramacılığında yeni bir dönemi başlattık. Tamamen kendi imkanlarımızla, bu alanda faaliyet gösterecek bir kapasiteye ulaşmayı hedefledik. Bu kapsamda Oruç Reis ve Barbaros Hayrettin sismik gemilerimizin yanına farklı zamanlarda en son nesil teknoloji 3 sondaj gemisi ekledik.
“KEŞİF YAPTIĞIMIZ DERİNLİK SEVİYELERDEN 1000 METRE DAHA DERİNE GİDECEĞİZ”
Türkiye Petrollerinde donanımın yanında insan kaynağı açısından da önemli bir iyileşme gerçekleştirdik. Fatih ve Yavuz sondaj gemilerimiz ile başladığımız yeni dönemde gerçekleştirdiğimiz 9’uncu sondaj kuyusunda çok önemli bir gaz keşfini gerçekleştirdik.
Karadeniz’de geçmişte yabancı firmalarla gerçekleştirilen işbirlikleri ile 6 kuyu kazıldı, ancak bir şey bulunamadı. Tuna-1 kuyusu, 2017 yılında başlattığımız, enerji politikalarımız açısından önemli reformları barındıran bu yeni dönemde gerçekleştirdiğimiz 3 boyutlu sismik araştırmalar sonrası sondaj kararı verdiğimiz bir lokasyon.
2100 m su derinliği var. 3500 m deniz tabanından aşağıya inildi ve 2 katmanda 320 bcm gaz keşfi gerçekleşti. Keşif yaptığımız derinlik seviyelerden 1000 m daha derine gideceğiz. Yakın zamanda yeni güzel haberler gelebilir. Bu havza ciddi potansiyeli olan bir lokasyon ve tümüyle Sakarya bloğu önümüzdeki aylarda ve yıllarda yoğunlaşacağımız bir alan.
Burada tabi şunun altını çizmek lazım. Bu keşif Türkiye’nin hidrokarbon aramacılığında geldiği seviyeyi de net ortaya koyuyor. Bugün dünyanın en önce gelen petrol ve doğalgaz firmaları, keşiflerinde hangi yöntemleri kullanıyorsa, hangi testleri, hangi incelemeleri yapıyorsa bunları yapan bir Türkiye Petrolleri var.
Sahanın potansiyeli bizi heyecanlandırıyor. Ancak şunu net görmek lazım, 320 bcm müthiş bir keşif. Bundan sonraki süreçte diğer inceleme kuyularını, bölgedeki yeni sismik ve sondaj çalışmalarını hızla tamamlayacağız.”
“YENİ BİR MOTİVASYON SAĞLAYACAK”
– Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin 2023 yılında üretime başlamayı umduğunu söyledi. Tuna-1 sahasında yıllık ne kadarlık bir doğalgaz üretimi bekleniyor? Proje nasıl finanse edilecek? Finansman ya da üretim süreçlerine yönelik yabancı ortaklık görüşmeleri olacak mı?
“Üretim için planlamamızı ilk gazı 2023 yılında sisteme şebekeye verecek şekilde yapıyoruz. Bunu takip eden birkaç yıl içinde plato seviye üretime ulaşmayı hedefliyoruz. Bu seviyelerde üretim ile şu anki tüketimimizin %30’unu karşılamayı hedefliyoruz.
Elbette şu an üretim ve saha geliştirme işin mühendislik çalışmaları sonrası elde edilen rakamları kamuoyu İle paylaşabiliriz. TPAO’nun güçlü bir bilançosu var. Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi de arkasında. Şu an için dış finansman önceliklerimiz arasında değil. Ama tabii ki bunu da düşünebiliriz.
Biz bu gazın Avrupa’nın arz güvenliği için önemli bir güven unsuru olacağına, bölgesel enerji işbirlikleri için yeni bir motivasyon sağlayacağına inanıyoruz.”
“2021 YILINDA YÜZDE 5’İN OLDUKÇA ÜZERİNDE BİR BÜYÜME ORANINI YAKALAYACAĞIZ”
– Yakın zamanda Türkiye’nin büyüme verilerinde “V” şeklinde bir toparlanma beklediğinizi belirttiniz. Türkiye seyahat kısıtlamalarının devam ettiği bir dönemde turizmde yaşanan kayıplar ile koronavirüs pandemisi nedeniyle yaşanan küresel talep şokundan kaynaklanan kayıpları nasıl telafi edecek? Türkiye’de “V” şeklinde bir büyümenin itici güçleri neler olacak?
“Türkiye, genç ve iyi eğitimli nüfusu, dinamik ve girişimci iş insanları, modern üretim ve lojistik altyapısı ve stratejik coğrafi konumu sayesinde olağanüstü dönemler dışında yüzde 5’lik büyüme oranına zorlanmadan ulaşabilen, krizlere karşı direnci yüksek bir ülke. Bu anlamda birçok gelişmekte olan ülkeden pozitif ayrışıyor.
Son iki yılda, yaşamış olduğumuz kur saldırılarının ve ardından gelen koronavirüs salgının etkileriyle ekonomimiz potansiyelinin altında büyüdü. Birçok firma, sabit sermaye yatırımlarını ve kapasite artırıcı projelerini; hane halkı da büyük harcamalarını erteledi. Bu ertelenmiş yatırımların ve talebin de etkisiyle, eğer salgında büyük bir ikinci dalga ile karşılaşmazsak, ben inanıyorum ki 2021 yılında yüzde 5’in oldukça üzerinde bir büyüme oranını yakalayacağız.
Yeni dönemde, ihracatı ve turizm gelirlerimizi artırmaya ve ithalatı azaltmaya yönelik olarak oluşturduğumuz yeni ekonomik model, rekabetçi kur seviyemizin de verdiği katkıyla hem sabit sermaye yatırımları kanalıyla hem de net ihracat ve turizm kanalıyla büyümemize destek verecek ve onu daha dengeli ve sürdürülebilir kılacak.
Türkiye ekonomisi dengelenme döneminde elde ettiği kazanımların da desteğini alarak 2020 yılı ilk çeyreğinde yüzde 4,4 oranında büyümüştür. Ancak küresel ekonominin, salgının yaygın bir şekilde etkisi altına girdiği bir dönem olan ikinci çeyrekte ekonomimiz yıllık yüzde 9,9 ile beklentilerin altında daralmıştır. Bu dönemde Türkiye, verisi açıklanan Avrupa Birliği, G-20 ve OECD ülkeleri arasında en sınırlı daralan ülkelerden birisi olmuştur.
“2020’Yİ DÜNYADAN POZİTİF AYRIŞARAK TAMAMLAYACAĞIZ”
Açıklanan tüm öncü göstergeler en kötünün geride kaldığını ve ekonomideki toparlanmanın yılın üçüncü çeyreğinde güçlendiğini ve kesintisiz devam ettiğini göstermektedir.
Tüm veriler ışığında yılın ikinci yarısındaki toparlanmanın ‘V’ şeklinde olmasını beklemekteyiz. Hızlı ve etkin olarak aldığımız tedbirler ve açıkladığımız paketler tüm bu süreci destekleyen önemli faktörler olmuştur. Bununla birlikte Türkiye’nin güçlü ve köklü sağlık sistemi, salgının etkilerini sürdürdüğü bir ortamda olası ekonomik olumsuzlukları azaltacak niteliktedir. Sağlık sistemine olan yüksek güven Türkiye’de iyileşme dönemi için de olumlu bir faktör olmaktadır.
Türkiye’nin genç ve dinamik nüfusu, milli gelire oranla yüzde 16,1 ile hanehalkının düşük borçluluğu ve hanehalkının döviz borcunun olmaması, kamu maliyesindeki sağlam yapı, güçlü bankacılık sektörü ve üretim ve ihracat tabanını dönüştürmeye yönelik politika uygulamaları, ekonomide istikrarı ve dengeli bir büyüme görünümü teşvik edecek niteliktedir.
Sonuç olarak ekonomik aktivite kademeli ve istikrarlı bir şekilde normal seyrine dönecek ve 2020’yi dünyadan pozitif ayrışarak tamamlayacağız. 2021 yılının da kapsayıcı ve sürdürülebilir bir yapıyla potansiyelimize yaklaştığımız bir yıl olması konusunda kararlıyız.”
MERKEZ BANKASI VE BDDK’NIN TEDBİRLERİ
– Bankalar krediler konusunda frene basarken, Temmuz ayında %7,34’e kadar inen TCMB ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti geçen hafta yeniden çift hanelere yükseldi. Kredi ve mevduat faizleri de hızlı şekilde yükseliyor. Ekonomideki bu soğumanın ne kadar sürmesini bekliyorsunuz?
“Pandeminin ekonomi üzerindeki etkilerini en aza indirmek için tüm kurumlarımız koordineli bir şekilde çalışmaktadır. Bakanlığımızın, Merkez Bankası ve BDDK’nın aldığı mali tedbirlerin yanı sıra kamu bankalarının öncülüğünde sağlanan kredi desteği, iktisadi faaliyetteki toparlanma sürecine önemli katkı sağlamıştır.
Bu politikalar ülkenin üretim potansiyelini destekleyerek iktisadi faaliyetin mayıs ayından başlayarak belirgin bir toparlanma eğilimine girmesine yardımcı olmuştur. Normalleşme süreciyle birlikte ekonomideki toparlanmanın geldiği aşamada, yurt içi ve yurt dışı kaynaklı belirsizlikler önemini korumakla birlikte, salgın dönemine özgü politika tedbirlerine duyulan ihtiyaç giderek azalmaya başlamıştır.
Bundan ötürü, salgın döneminde uygulanan tedbirlerin kademeli olarak normalleşmesi ve önümüzdeki dönemde ihtiyaç duyulması halinde kullanılmak üzere politika alanı oluşturulması önemli görülmektedir.
Merkez Bankası’nın mart ayından itibaren sağladığı likidite desteğinin önemli bir kısmını geri çekmesi, kamu bankalarının kredi desteklerini yeniden olağan duruşa almaları, BDDK’nın aktif rasyosu uygulamasında gevşemeye gitmesi gibi uygulamaları bu kapsamda değerlendirmek gerekir.
Politikalardaki olağanüstü destekleyici duruşun kademeli şekilde normalleştirilmesi sürecinde kredi ve mevduat faizleri bir miktar yükselmiş ve kredi büyümesi daha ılımlı oranlarda seyretmeye başlamıştır. -ensonhaber
Büyük Sivas Haber