DOLAR 34,5467 % 0.18
EURO 36,0147 % -0.62
STERLIN 43,3470 % -0.52
FRANG 38,6490 % -0.66
ALTIN 3.005,46 % 1,47
BITCOIN 98.857,96 0.461

“Bilinçli Cehalet”in Cemaatimsi İşleyişi”

Yayınlanma Tarihi : Google News
“Bilinçli Cehalet”in Cemaatimsi İşleyişi”

Berat Demirci’nin “Bilinçli Cehalet”in Cemaatimsi İşleyişi” isimli köşe yazısı;

“Bilinçli Cehalet”in Cemaatimsi İşleyişi”

Cemaat kavramının ağırlığı ve alışıla gelmiş anlamları yüzünden, cemaatimsi yapıları anlamakta güçlük çekilmektedir. Bu güçlüğü aşmadıkça sonuç, şu an olduğu gibi “olayın buharlaşması”dır.

Cemaat kavramının ağırlığı ve alışıla gelmiş anlamları yüzünden, cemaatimsi yapıları anlamakta güçlük çekilmektedir. Bu güçlüğü aşmadıkça sonuç, şu an olduğu gibi “olayın buharlaşması”dır. Çıkar ilişkileri, hangi seviyede olursa olsun piyasa toplumunun ilişkilerini ve işleyişini belirleyen “Gizli El”dir. “Ekonomik bağımlılık” düzeni içerisinde ve ona rağmen güçlü bir gelecek arzulayanlar var ise, önce “anlama çabası” göstermelidir. Ötelemenin, günü kurtarmanın, kartondan kale kurmanın vebali hem çok ağırdır, hem de topluma ağıra mal olur. Haklı haksız her cemaati ve cemaat kavramını örselemek doğru değildir.

Merhum bir müellifimiz vardı, “Yazdım, açın okuyun!” der ve havasını basardı. İşe yarar mıydı, bilmem. Bana öyle dedirtecek konulardan uzak olduğum gibi, “ahkâm kesecek” konumda da değilim. Özenle “Cemaatimsi Yapılar”ı dert edindiğim için anlamaya ve yazmaya gayret ettim. O emeğin karşılığı okunmak idi; okunan kitap seviyesini ise kitap fuarlarının önünde oluşan kuyruklarda görürsünüz. Bunu bu hale getiren çark ise süregelen tarım, sanayi, eğitim, kültür vs. politikalarından ayrı telakki edilemez. Cemaatimsi yapıları bizzat devletin işleyişi doğurmuştur. “Üst katta milyoner, alt katta misyoner!” düzeneği, demokrasinin garantörü olmuştur. Bireyin kendi başına ayakta duracak maddi ve manevi gücünün olmayışı, bu yapıları beslemiş; yönetim kolaylığı sağladığı için de meşrulaştırılmıştır. Şu an memur sınavlarındaki mülakat uygulaması, varılan en katı ve en acımasız sonuçtur.

İktidarın şu anda farklı kanallardan beslediği bir yarı resmî epistemik kadrosu ve vazgeçemediği son derece kurnazlaşmış bir bürokrasisi vardır. Kendilerini mali açıdan daha yükseğe taşımaya odaklanmışlar ve gözleri hiçbir meseleyi ve hiçbir kimseyi görmüyor. Başkanlık rejimi lazımdı ama “rejim değiştirme” maalesef henüz hiçbir işe yaramamış gözüküyor. Çark aynı çark, devran aynı devran… Yapılan bürokratik atamalar ve yer değiştirmeler, vaat edilen bir liyakatin değil, alışılagelmiş görev değişikliklerinin tekrarıdır.

Üst üste bindirilmiş kudret yarışı içerisinde, çözüm bekleyen ve çok kolay halledilebilecek işler bile sürüncemeye bırakılmaktadır. Piyasa enstrümanlarını ve iktidar imkânlarını kullanarak, “cehalette birlik” oluşturmak, en kolay ve karşılığı kısa vadede alınan bir yoldur. Cehalet, gönüllülük esasına göre tercih edildiği için; ya deve güdülür, ya diyardan gidilir. Bilgisini, tecrübesini kapının önünde bırakmadan hiç kimse yükselemez, yükseldiği konumu da muhafaza edemez. Buna “bilinçli cehalet” diyebiliriz. En tehlikeli cemaatimsi yapıların temeli budur, diğerleri tetkike değer görülüyorsa bunun altına yazılabilir. Diğerleri dediğimiz kesimlerle “tehlikelilik” ilgisini kurmak; istihbarata, savcılara, serbest çalışma yapabilecek ehil araştırmacılara düşer. Düşer ama kurgulanan bir projeyi gerçekleştirmek için değil; hakikati anlamak, aydınlatmak için düşer. Malî açıdan bakıldığında bürokraside büyük bir rant olmadığını kesinlikle söyleyebiliriz, sadece rahatsız edici bir “ucuzluk” söz konusudur. Bürokrasi siyasetçinin arka bahçesi; bürokrat, her çeşit sorumluluğun en kolay yükleneceği kişidir. Liyakat aranacaksa öncelikle her kademede parlamenter ve mahalli yönetici seçimlerinde aranmalıdır. Rejim değişikliği bu açıdan en ufak bir yarar sağlamamıştır; hatta, yerleşik olanın kuvvetini artırmıştır.

Son günlerin modası, bazı örgütlü, örgütsüz yapılaşmaları hedefe koymak oldu. Daha derin ve devletin fark edemediği merkezkaç nedenleri yoksa: Bu tavır, siyasi tarafı ağır basan bir yönlendirme görünümündedir. Sadece bazı insanlar huzursuz edilmiş olur, şu anda çok huzurlu olduklarını da sanmıyorum. Ne siyaset olarak, ne de yönlendirme olarak bu işlerin yerlilikle izah edilir bir tarafı yoktur. Fertleri çaresiz durumda bırakan cemaatimsi yapılaşmaların daha derin ve “Maarif”e taalluk eden tarafı göz ardı edilmektedir. İnsanlar “cehalette birlik” sağlayan kitleleşmeye ve bürokrasi ile beslenen “cehalet birlikleri”ne razı olmaya zorlanmaktadırlar. Bu birlikler, sırf denetim ve işletim kolaylığı sağladığı için hâlâ el altında tutulmak isteniyorsa, başkanlık sistemi şimdiden tıkanmış demektir. İş bitirici konuma sahip siyasetçilerin kademe kuvveti işlevi yerine getiren pek çok STK, dinî cemaatlerden daha mı az tehlikeli? Çok azının özel ve insana hizmeti esas gören görev alanları var. Hal böyle olunca ortaya büyük bir samimiyetsizlik çıkmıyor mu?

Daima sath-ı mailde hareket eden bürokrat, “Bir işe” değil, “Bir mevki”ye bağlanmıştır. Önce iş ve üreticilik, sonra ona uygun bürokrat düşünülmelidir. Bürokrasi modern toplumların vazgeçilmezidir ve daima olacaktır, artacaktır. Devletin hantal işleyişi sürmekte; pragmatik ve popülist icraatların verdiği sahte hareket hissi, bürokrasiyi sürekli olarak atalete sevk etmektedir. Siyasetçi ile bürokrasi arasında tek yönlü değil, karşılıklı bir ilişki vardır. Siyasetçiyi belirleyen kuvvetler onu amiyane tabirle “yedirmez” ama bürokratın kızağa çekilmesi bir imzalık iştir. Piyasa toplumunun bizim payımıza daha çok düşen “tüketim toplumu” olmaktır; devamlılığını sağlayan en kuvvetli sebep ise vizyonsuzluktur.

Piyasa toplumu realitesini tutarlı okuyamama, huzursuzluk saçan bir ortamı doğurur; hemen arkasından ise “güvensizlik” gelecektir. Çok şey dinliyoruz, aynı şeyleri dönüp tekrar tekrar dinliyoruz. Tekrarlar, artık bilgilendirme değil; sıradan politik söyleme dönüşüyor ve inandırıcılıktan uzaklaşıyor.

Piyasa toplumu model olarak tam bir canavar. Ancak canavarı veri ve kurumsallaşmış işleyiş olarak görmeden atılan adımlar da içinde her sahteliği taşımaktadır. Neye göre ve kime göre ekonomik bir duruş belirleyeceğimi, ben kendi adıma bilmek isterim. Canavarın kendi ebadına göre emzirdiği ve büyüttüğü siyasi, epistemik, iktisadî seçkinlerin davranışlarını “Kitabına uydurmak” gibi bir görevim olamaz.

Berat Demirci / Bizim Sivas




YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.