Taner Karabal’ın “Biz Bize Yeteceğiz…” isimli köşe yazısı;
“Biz Bize Yeteceğiz…”
Facebook sayfamda önceki gün Cumhurbaşkanımızın Koronavirüs ile mücadele kapsamında başlattığı “Biz bize yeteriz” adlı kampanya üzerine ben de kendi düşüncelerimi paylaştım. Çok sayıda beğeni ve yorum aldım. Bunun yansıra eleştiri de aldım. Kimi de eleştirilerini telefonla iletti. Kimi de mesajla. Kimi de ironi yaptı. Bütün lehte ve aleyhteki eleştirilerin hepsine eyvallah. Demokrasi güzel şey. Eleştiri güzel şey. Hakarete ve küfre varmadığı sürece en ağır eleştiri bile kabulümüzdür.
Facebook sayfamdaki mesajım şu: “Ya biz bize yeteriz deyip bu girdaptan çıkacağız ya da IMF´nin kapısını çalacağız!!! Kararı sen, ben, o, hepimiz vereceğiz. Hangisini tercih edersin??!!”
Aslında niyetim bu mesajla insanlarımızın biraz düşünmesi ve geçmişi göz önüne getirip bir muhasebe yapmasıydı. Kısmen de bunda başarılı olduğumuzu söyleyebilirim. Salgın, kabul edelim sadece bizim ülkemizi değil, dünyayı etkiledi. Şu ana kadar salgınla mücadele etmek için sadece birkaç milyar dolar almak için 150´nin üzerinde ülke IMF´nin kapısını çaldı.
Ülkemizde de bir grup koro halinde sanki ortak talimat almışlar gibi “canım, yeterli kaynak yoksa biz de kurucusu olduğumuz bu organizasyona yeniden başvurabiliriz. Bunda bir sakınca yok. Kaldı ki, şu anda en uygun faizle parayı IMF veriyor” demeye başladılar. Bu durum bile olayın vahametini göstermesi bakımından önemlidir. Biz, millet olarak IMF´yi çok iyi tanırız(!) Dünya üzerinde bu IMF´yi bizden daha iyi tanıyan, bilen bir milletin olduğuna inanmıyorum. Neyse, IMF demek kriz demek, IMF demek yoksulluk demek, IMF demek sömürü demek, IMF demek “bütçeni biz yöneteceğiz” demek, IMF demek emir almak demek, IMF demek enflasyon demek. Daha sayayım mı?! Hülasa biz, bunların ciğerini biliyoruz ciğerini. Onun için bu sıkıntılı dönemi dayanışmayla, el birliğiyle yardımlaşmayla aşacağız. Aşmak zorundayızzzzz. Devletimize şartsız, şurtsuz tam destek vereceğiz. Şimdi, şu aşamada ne siyaset yapma günü ne de polemiğe girip insanların kafasını karıştırma günü. Gelin hep beraber devletimizin yanında yer alalım. Söylenenlere uyalım. Kurallara riayet edelim. Kolay değil, hem dışarıda bir mücadele vereceksiniz hem de içeride. Pek çok ülke emin olun dayanamaz, batar. Ama biz batmayacağız, yıkılmayacağız. Biz bu işin üstesinde geleceğiz. Ve de gelmek zorundayız. Birimizin hakkının bittiği yerde unutmayalım bir diğerimizin hakkı başlıyor. Onun için birbirimizi gözetip, kollayacağız. Başka formülü, düşüncesi olan varsa buyursun söylesin.
Geldiğimiz noktada her ülke bütün olanaklarını seferber etti. Buna Batı ülkeleri de dâhil. Belki de bu salgın sona erdiğinde pek çok ülke ekonomik olarak bitecek. Dolayısıyla şu aşamada kısır çekişmelere girip, şu veya bu demenin anlamsız olduğuna inanıyorum. Kaldı ki, bendeniz, Türkiye´nin Korona virüs salgınına iyi hazırlandığını ve iyi mücadele ettiğine inananlardanım. Ahkâm kesmek niyetinde değilim. Öyle bir hadsizliği de yapmam. Yalnız günlerdir televizyon kanallarından uzmanları izliyorum ve çoğunluğu olumlu görüş bildiriyor. Sadece ön yargılarımızdan hiç değilse şu günlerde uzaklaşalım…
Son söz, lütfen evlerimizden çıkmayalım. Böylesi bir tablo gözümüzün önünde sahneleniyorken, sağa, sola saldırmanın, “bana bir şey olmaz” diyerek, tedbirsizce hareket etmenin bir anlamı yoktur…