Bülent Özçelik’in “”Türkiye İttifakı” Denilmeseydi!” isimli köşe yazısı;
“”Türkiye İttifakı” Denilmeseydi!”
Aptallık var, alçaklık var. Her ikisinin çıktığı yer ayrı, ama menzilleri aynı. Biri farkında değilken koşarak ilerlerken, diğeri daha ağır ve adım adım ilerlemekte hedefine.
Hafta sonu Çubuk´ta yaşanan o hadiseyi görünce, sıradan bir aptallık olduğuna inanmak istiyorum, “İnşallah alçaklık değildir” demek istiyorum, lakin birkaç ay, birkaç yıl, çeyrek asır, 50 yıl, 100 yıl ve daha geriye gelince, alçaklığın son perdesi demek geliyor aklımdan.
Özellikle; halen yurtdışında bulunan FETÖ mensuplarının, Nisan sonrası mesajları aklıma geldikçe, bu alçaklığa malzeme verenlerin, aptallıklarına inanmıyorum. S 400-F35 denkleminde bilinmeyen o kadar çok ki!..
O yumruğu atan da, o taşı atan da, hele hele “Yakın şu evi diyen!” din, iman ve feraset yoksunu yüzlerle, 2009 yılında Küçükçekmece´de PKK adına atılan molotofla yakılan otobüste şehit edilen Serap kardeşimizde, aynı alçaklığın kurbanı olarak seçildiler. Bunlar benim için pek takılacak cinsten değil, o yüzler yabancı da değil. Çok önceleri acısını yaşadığımız bu sahnelerin bir başka versiyonunu, Gazi Olaylarında, 1 Mayıs kutlamalarında, Gezi olaylarında ve 15 Temmuzda ziyadesiyle yaşadık zaten.
Tıpkı 31 Mart seçimi öncesi, akşamı ve sonrası yaşanan hadiseler gibi. Tesadüf mü? Hayır!.. Cumhurbaşkanımızın Türkiye İttifakı söylemini dile getirmiş olması, ertesi gün yaşananın tesadüf olmadığına inanmak için yetiyor da artıyor bile..Hele hele Cumhurbaşkanımızın o çağrısının, bu olayları tetiklediğini iddia etmek kadar alçakça bir durum olmadığı gibi, bunu o şekilde bir çağrışıma sokmakta aynı alçakça oyunun, devamıdır.
Piyonlara değil, ilk kimin vurdurduğuna, ilk kimin taş attırdığına, ilk kimin organize ettirdiğine bakmak lazım diyorum.
Bakınca müthiş ürküyor insan..Karşınıza 15 Temmuz´un devamı çıkıyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın bir gün önce söylediği, Türkiye İttifakı´nın konuşulması ve birilerinin rahatsız olduğu gerçeği çıkıyor. “Kızgın Demir´in soğutulmaması” gerektiğine inananların, hala bu sistemin içinde ve etkili konumda olduklarını gösteriyor.
Kim rahatsız olur, 82 milyonu kucaklayan ittifak´tan?
Sayalım mı?
Militarist sol, radikal Kürtçüler, dış güçler ve emperyalizm, FETÖ, sistemi enterne etmeye çalışan, sistem içine yerleşmiş kriptolar, asalak ve çamur medya, NATO, Neo Akepeliler ve Ak Parti ile mevcudiyet bulan ve bulmaya çalışan, kendisine siyasi yön belirleyen, siyasi zümre.
Peki katil bunlardan hangisi?
Katil; 13 Ocak 2018 tarihli Sivas Postasında yayınlanan “Ak Parti ve Doğu Ekspresi” adlı yazımda var. El cevap “Trendekilerin Hepsi”
Sivas Postasını yakından takip eden artniyetsiz, önyargısız kitle bilir ki, bu tehlikeyi yıllar yıllar önceden görüp ve söylemişiz.
Bugünde tekrar söylüyorum; “Bazen resme çok yaklaşmak değil, geriye biraz geriye çekilmek lazım” doğru tespiti yapabilmek için.
Olayın ilk anından itibaren, resme çok geriden bakınca, aslında bu operasyonun, “devletin bizatihi kendisine yapıldığını gördüm!” diyorum ama sadece ben görmemişim ki..
Hedef´te Sayın Kılıçdaroğlu var sanıyorsanız, ciddi bir yanılgı içindesiniz, hedefte “Cumhurbaşkanı ve himayesinde yürüyen devlet mekanizması” var. Dikkat edin!, “Cumhurbaşkanı ve” diyorum..
Temennim, soruşturma yine o meşhur “Beyaz Taşlar” tarafından yapılmaz. Yapılırsa, birkaç meczuba ceza çıkar sadece, belki de çıkmaz. Ama ben illa, resme çok geriden bakın diyorum.
Sandıklar, seçmen taşımalar, sözde ihmal sonucu doğan organizasyonsuzluk. Yemiyoruz, yemiyorlar. Görünmeyen tetikçiler ise hala hedef şaşırtma çabasındalar
Trendekilerin bir kısmı da orada, merak etmeyin yakında kokusu çıkar, çıkar da…
Bu şehrin kadim insanı, 80 öncesini, 2 Temmuz´u çok iyi bilir. Bilmeyen, görmeyen cahiller, tekrarından medet uman şerefsiz eller, hep olacaktır. Onlara da prim vermeyecek kadar çok şükür; devlet refleksi de var, bu şehrin eli kalem, dili kelam tutan ağabeyleri de var.
Müsaade etmezler..Ettirmezler.
Sağlıcakla kalın..
Bülent Özçelik / Sivas Postası