DOLAR 34,5467 % 0.18
EURO 36,0147 % -0.62
STERLIN 43,3470 % -0.52
FRANG 38,6490 % -0.66
ALTIN 3.005,46 % 1,47
BITCOIN 97.635,97 -1.366

Dost mu Sandınız

Yayınlanma Tarihi : Google News
Dost mu Sandınız

Türkiye uluslararası arenada ne zaman güç göstermeye başladı işte o zaman uluslararası arenada operasyon düğmesine bastı.

Yıllardır çeşitli oyunlarla dizginledikleri Türkiye’yi 2004-2009 yılları arası alışıla gelmiş senaryolarla dizginlenmeye devam ettiler. Aslında Türkiye dizginlenmesine müsaade etti.

Yapılacak çok iş vardır sırada.

Yaralar iyileşmeliydi, kimse tuz basıp canımızı yakmasın diye.

Marsta yaşamı araştıranlara karşı Sakallı-Sakalsız, Alevi-Sünni, Kürt-Türk, Sağcı-Solcu meseleleriyle rekabet edemeyecek bir Türkiye vardı çünkü.

Birde içeriden ve dışarıdan terör örgütleriyle, ajanlarla, vatan hainleriyle sarılmış yaraları vardı.

İlk tüyleri diken diken eden ve milletin başını kaldırmasını sağlayan sloganla amaçlar ortaya çıkmıştı.

Gazeteler reklam afişleri ve mitingleri sallayan bir slogan.

Sen Türkiye’sin Büyük Düşün.

İlk olarak Avrupa Birliği istiyor diyerek  Türkiye prangalarını tek tek kırıyor, ellerini ayaklarına bağlayan sistemi  gevşetiyor ve daha rahat hareket etme özgürlüğü ortaya çıkıyordu.

Başka hiçbir isim altında yapılamayacak derlenme ve toplanma AB istiyor diye masaya konuluyordu.

Köprüyü geçene kadar Avrupa Birliğine girmemiz şart cümlesiyle ayar veriliyordu Ülkeye.

İlerledikçe yüklerinden kurtulan Türkiye, hem içeride hem de dışarıda saman altından su yürütüyordu.

Türkiye’nin sahibi olanlar ara sıra aba altından sopa gösteriyor devlette kormuş gibi yaparak bir geri adım atıyor ama farklı yollarla 5 adım ileri gidiyordu.

Bu yüzden 2009 yılına kadar olan mücadelede kazanan hep devlet olmuştu.

Bunu anlayan üst akıl Türkiye’ye marabalıktan kâhyalığa terfi etme teklifi yapıyordu.

Esaret altında olmayı sevmeyen bu millete sözcü olan devlet tek bir cümle kuruyordu,

Dünya beşten büyüktür.

Oyuna geldiklerini anlayanlar Cumhurbaşkanlığı seçimi başta olmak üzere birçok felaket senaryosunu sahneye koyuyordu.

Amaç Devleti hizaya çekmekti.

Onların emri altında belirli sınırlar içerisinde kalmamızı istiyorlardı.

Ok yaydan çıkmıştı bir defa, çıkmalıydı, zamanı gelmişti.

Öncelik siyasi krizlerdi ama uyanan Türk milleti buna müsaade etmedi, girdiği her seçimi oy sayısını artırarak kazanan bir hükümet vardı. Ne yapsalar ters tepiyordu. Türkiye hizaya çekilemiyordu.

Sonrasında halk isyanına çevirdiler gözlerini, zira tamda Arap baharı dillerdeyken.

Dünyanın kalbine İstanbul’un göbeğine bıraktılar bombayı yerel hainlerle birlikte.

Onlar sanıyordu ki bu millet hala kör hala sağır.

Medyadaki çeşitlilik ve iletişimin ülkeye verdiği en büyük faydada burada devreye girdi. Millet olanı biteni izliyor ve haklıyı haksızı ayırıyordu.

Ne kadarda vatan haini varmış diyordu, baş tacı ettiğim.

Halk isyanı tutmadı artık eskiye Türkiye yoktu çünkü sıradaki plan terör örgütü üzerinden yapılacaktı.

Doğuda başlatılan özerklik açıklamaları geliyordu peş peşe.

Çözüm sürecini terörü oyalayarak geçiren, bu sürede kendi silahını, İhasını ve savunma gücünü geliştiren Türkiye dış istihbarata gerek kalmaksızın operasyonlarını başlattı. Onca vatan haini komutana rağmen başarılı bir temizlikle kazılan tünelleri cesetlerle doldurdu.

Dünyanın 5 ten büyük olduğunu kabul etmeyen yapı çoktan çıldırmıştı.

Sen ve ben hiç kimsenin umurunda değildi. Hasta adam iyileşmişti. Diz çöktürülmeliydi. Emre itaat eder hale getirilmeliydi.

Artık onlarda da ok yaydan çıkmıştı. Hepimiz ölsek en fazla çiçek gönderirlerdi. Onların gözünde değerimiz bir çiçek kadardı.

Bir tarafta mücadele verilirken diğer tarafta Türkiye kendi iç temizliğinde de başarıya ulaşmıştı.

Hiç değilse eskisi gibi değildi artık.

Askerin muhtırası maaşından kesiliyordu. Herkes işini yapıyordu.

Artık birilerinin son kozları kalmıştı

Askeri vesayet ve Ekonomik Darbe.

Sürekli gelişen ülke kolay kolay ekonomik darbeyle yıkılacak gibi değildi.

Zira bunu Gezi olaylarında ve 17-25 Aralık operasyonlarında denemişlerdi.

Onlar ekonomiyi baltaladıkça birileri içerden tamir ediyordu.

Darbe girişimine karşı sürekli tetikte olan bir yapı vardı. Çok ihtimal verilmese de bir girişim olabilirdi.

Gelinen noktada gördüğümüz o ki OHAL olmasa 1000 yılda zor temizlenecek bir yapı oluşmuş askeriye içerisinde.

Komuta kademesinin bir kısmı anca temizlenebilmişti. Üstelik cumhurbaşkanının mücadele edin sözlerine rağmen mücadele etmeyen bir yapıyla.

15 Temmuz gecesi en büyük kozlarından birini yarım yamalak hayata geçirmek zorunda kalan yapıya yine millet cevabını veriyordu.

Eski Türkiye yok artık.

15 Temmuz yapılmak istenilen temizliğe ve dimdik ayağa kalkma operasyonuna aslında 1000 yıllık hız katmıştır.

Herkes deşifre olmuş, OHAL devlete sihirli bir asa olarak sunulmuştur.

Ve gelinen süreçte, yerli bir Anayasa ile yeniden dünya da mazlumları koruyan, haksızlığın karşısında duran, ecdadını tanıyan, koyun gibi güdülmeyen bir milletin dünyaya mesajı var.

Engellemelerde, kısıtlamalarda, yasaklarda, saldırgan açıklamalarda, terör gruplarına açıktan destek vermelerinde tek bir amaçları var.

O mesajı okumamak.

Bir defa okursalar çok iyi biliyorlar ki artık emre uymak zorundalar.

Unutmayın bizim bizden başka dostumuz yok.

Ne Avrupa Birliği nede NATO.

Siz onarlı dostumuz mu sandınız hepsi bizim düşmanımız ve yeni Anayasamızla şah çekmek üzeriyiz.

Bir arada kalmaya devam edersek neden mat olmasın.




YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.