


Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Hematoloji Bilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Hasan Göze, 17 Nisan Dünya Hemofili Günü kapsamında önemli açıklamalarda bulundu.
Erkeklerde daha sık görülüyor
Hemofilinin, kanın pıhtılaşmasını sağlayan faktörlerin eksikliği nedeniyle ortaya çıkan kalıtsal bir hastalık olduğunu belirten Göze, özellikle erkek bireylerde daha sık görüldüğüne dikkat çekti.
Hemofili A ve B nedir?
Hemofilinin iki temel tipi olduğunu ifade eden Dr. Göze, "Hemofili A, faktör VIII eksikliğinden, Hemofili B ise faktör IX eksikliğinden kaynaklanır. Hemofili A, vakaların yaklaşık yüzde 80’ini oluştururken, Hemofili B daha nadir görülür ve her iki tür de benzer klinik özellikler gösterir" dedi. Dr. Göze, hastalığın şiddetinin faktör düzeyine göre değiştiğini ve yüzde 1’in altındaki seviyelerin ağır hemofili anlamına geldiğini belirtti.
Erkeklerde görülme oranı daha yüksek
Hemofilinin erkeklerde daha sık görüldüğünü belirten Göze, "Hemofili A her 5 bin, Hemofili B ise her 30 bin erkek doğumda bir görülür. Bu durum, hastalığın X kromozomuna bağlı resesif kalıtım göstermesinden kaynaklanır. Erkekler tek X kromozomu taşıdığı için, genetik bozukluk doğrudan hastalığa yol açar. Kadınlar ise genellikle taşıyıcı olur" ifadelerini kullandı.
Hastalığın kökeni ve tanı süreci
Hastalığın büyük oranda kalıtsal olduğunu dile getiren Göze, "Taşıyıcı bir annenin erkek çocuğuna hemofili geçirme ihtimali yüzde 50’dir. Ancak vakaların yaklaşık yüzde 30’unda aile öyküsü bulunmaz. Bu, yeni oluşan gen mutasyonlarıyla açıklanır" dedi.
Tanı süreci hakkında bilgi veren Göze, beklenmeyen kanamaların ve ailedeki benzer öykülerin tanı açısından önemli ipuçları sunduğunu belirtti. Laboratuvar testlerinde aPTT süresinin uzadığına dikkat çeken Göze, eksik pıhtılaşma faktörlerinin düzeyinin ölçülmesi ve genetik testlerin tanıyı desteklediğini ifade etti.
Tedavi nasıl uygulanıyor?
Hastalığın tam olarak tedavi edilemediğini ancak etkili şekilde yönetilebildiğini söyleyen Göze, "Temel tedavi yöntemi, eksik olan faktörün damar yoluyla verilmesidir. Özellikle ağır hemofili hastalarında düzenli uygulanan koruyucu tedaviyle kanamaların önüne geçilebiliyor. Aktif kanamalarda ise dozlar artırılır" dedi.
Dr. Göze, Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde hemofili tedavisinin uluslararası standartlara uygun şekilde yürütüldüğünü ve yeni nesil ilaçların da tedaviye dâhil edildiğini vurguladı.
Hemofili hastalarına önemli uyarılar
Hastalara, darbeye neden olabilecek sporlardan uzak durmaları ve aspirin gibi kan sulandırıcı ilaçlardan kaçınmaları tavsiye edildi. Göze, "Düzenli egzersiz, eklem sağlığı için önemlidir. Ayrıca hemofili kartı taşımak ve gerekli aşıları yaptırmak hayati önem taşır" dedi.
Hemofili yönetilebilir bir hastalıktır
Doğru tanı ve tedaviyle hemofili hastalarının sağlıklı bireylerle benzer yaşam süresi ve kalitesine sahip olabileceğini belirten Göze, “Toplumda bu konuda farkındalık oluşturulmalı ve hastalara karşı önyargılarla yaklaşılmamalı. Gen tedavisi ve kök hücre araştırmaları sayesinde geleceğe umutla bakıyoruz” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.
Haber Merkezi / İHA
Büyük Sivas Haber
Büyük Sivas Haber – Sivas Haberler