Sivasspor, Avrupa Ligi Ön Eleme maçında eşleştiği Malmö ile eşleşmenin birinci ayak maçı için İsveç’e hareket etti. İsveç Ligini 22 kez kazanmış olan, İskandinav coğrafyasının önemli ekiplerinden Malmö karşısında çıkacağı önemli maç öncesi gündemi bir hayli yoğun ve karışık olan Sivasspor’da, ligde oynanan Adana Demirspor maçında alınan 3-0’lık mağlubiyetin etkileri dışında, transferdeki hareketlilik de söz konusuydu.
Köşe Yazarımız Ertuğrul Dalbastı Yazdı “Sivasspor Gündemi: Adana Demirspor 3-0 Sivasspor, Transfer, Malmö Maçı”
Öncelikle ligde oynanan maçla başlayalım. İlk hafta Gaziantep FK’ya karşı 1-1’lik beraberliğin ardından bir puan alarak sezonu açtı Kırmızı-Beyazlı takım.
Yaz transfer dönemi boyunca Sivasspor’un kadrosunun bu raddede yoğun tempoyu kaldıramayacağının, hücumda çeşitlilik yaratamayacağının ilk sinyalleri Trabzon’da verilmiş, Gaziantep FK maçında ise, alınan beraberlik Sivasspor’un hücum setlerinin Gradel’in topla buluşup, oyuna dahil olabildiği 20-25 dakikalık dilimin efektiflik noktasında ortaya koyduğu ürünlerle olmuştu.
Bu durum Sivasspor için pek tabii farklı takımlar, farklı oyun anlayışları ve farklı şartlara uyum sağlama noktasında dezavantaj sağlıyordu. Nitekim Adana Demirspor maçı da Sivasspor’un bu yönünü görmek, anlamak için iyi bir fırsattı.
Adana Demirspor geçtiğimiz sezonun özellikle Montella’nın göreve geldiği noktasından itibaren oyun bütünlüğü anlamında iyi örnekler veren, elindeki hücum çeşitliliğini skora döndürebilen iddialı bir takım görünümü vermişti.
Yunus Akgün’ün Galatasaray’a dönmesiyle beraber hücumcu grubunu revize etme gerekliliği yaşayan Adana Demirspor, Yunus Akgün’ün segmentine yakın olmasının dışında, özellikle Galatasaray’daki ilk kiralık sezonunda hızını kullanarak merkeze yaptığı diyagonal hareketlenmelerle skora da yatkın bir oyuncu profiline evrilebilen Henry Onyekuru’yla bu mevkiye eklemesini yaptı.
Bunun dışında orta sahaya dinamizm ve hareketlilik katmak isteyen takım bu ihtiyacını Badou Ndiaye ile, kenardan oyuna etki edebilecek bir hücumcu ekleme ihtiyacını ise Yusuf Sarı ile tamamladı.
Sivasspor maçına da Gökhan İnler ve Badou Ndiaye’den oluşan orta saha, Akintola, Belhanda, Onyekuru ve Assombalonga’dan oluşan hücum hattı ile çıktı.
Geçtiğimiz sezon etkili performansı ile global futbol dünyasında da etki yaratan Balotelli kenarda oyunun şartlarına göre değerlendirilmek üzere bekledi.
Sivasspor’da Rıza Çalımbay ise, geçtiğimiz haftaya yakın ilk 11’ini – biraz da mecburiyetin bir sonucu olarak – muhafaza ederek sahaya çıktı.
Ben bu maçta Rıza Çalımbay’ın Clinton N’jie’nin ve Max Gradel’in oyuna etkilerini ve uyumlarını değerlendirmeye alacağını beklesem de, belli ki Clinton N’jie’nin maç ritminin oturmadığı gerçeği söz konusu. Bu gerekçeyle kendisi de yedek kulübesindeydi.
İlk yarıda, topa sahip olma noktasında net bir üstünlük olmasa da, Adana Demirspor topa sahip olduğu anlarda momentumu eline alarak üstünlüğünü kurmayı başardı.
Sivasspor, zaman zaman Gaziantep FK maçında örneklerini gördüğümüz hızlı hücum denemelerinde bulunsa da, Kerem Atakan’ın 30’lu dakikalarında sonundaki denemesi dışında yaydan kaleyi görmeyi başaramadı.
Öte taraftan Adana Demirspor, bu dakikalarda gerek hızlı hücumlarla, gerekse temponun düştüğü dakikalarda Sivasspor’un koridorlarını kendi yarı alanındaki hazırlık paslarıyla aşmayı deneyerek sonucunu 3. bölgede hücum alanı yaratarak aldı.
Nitekim 41. dakikada Younes Belhanda’nın golüyle üstünlüğü eline geçirdi Adana Demirspor. Pozisyonda verilen kararın eleştirisi bir kenara, Belhanda’nın o noktada topla buluşması ve golü kazandırması, Adana Demirspor’un aradığı, arzu ettiği hücum setinin bir örneğiydi.
Sivasspor’un oyuna ortak olamadığı ilk yarı, Sivasspor’un geçiş planlamasının merkezinde yer alan Robin Yalçın’ın sakatlanmasıyla tamamlandı ve durum Sivasspor’un 1-0 geride girdiği ikinci yarısı için düşünülmesi gereken bir diğer faktörüydü.
İkinci yarıda Sivasspor’un üretebileceği en iyi plan, topsuz oyunu iyi planlamak ve Gradel’in merkezinde olduğu hücum planlamalarına dahil olabilecek iyi yan aktörlerle bulduğu pozisyonları değerlendirmek olabilirdi.
Ancak Adana Demirspor, oyunu bir hayli önde kuran, dolayısıyla rakibi önde karşılayan bir takımdı. Sivasspor gibi oyunu geride karşılayan takımlar için bahsettiğim planlamayı sağlamanın tek imkanı geriye deplase olan ve top taşıyabilen oyuncularla beraber geçiş oyununu ana plan haline getirmekti, ancak Sivasspor bunu çok nadir yapabiliyordu.
Böyle bir genel tabloda, daha çok rakip yarı alanda pozisyon yaratan Adana Demirspor’a karşı oyun ritmini korumak zor olacaktı ve kalede görülen bir golle beraber iyiyden iyiye oyuna ortaklık zorlaşacaktı.
52. dakikada Onyekuru’nun Adana Demirspor’u 2-0 öne geçiren golü de böyle bir hüviyet gördü. Bu dakikadan sonra küçük zaman dilimleri dışında oyuna ortaklık kuramayan Sivasspor, savunmanın andan ana dengesizleşmesiyle beraber boşluklar vermeye de başladı. Balotelli’nin içeriye çevirdiği topta Akintola’nın attığı gol, skoru tayin eden gol oldu.
Şimdi Sivasspor adına bu maçtan çıkaracağımız sonuç açık. Sivasspor’un kadro yetersizliğinin sonucu olarak niteleyebileceğimiz bir plansızlık sorunu var.
Sivasspor’un geçtiğimiz sezon Adana’ya gelip 3-2 galip gelen kadrosu, benzeri derecede radikal katılıkta savunma ve geride konumlanma ögeleri içeriyordu ancak Fayçal gibi ligin iyi uzun top kullanıcılarından biri ve Pedro Henrique gibi Max Gradel’in ters kanadında ve içte Sivasspor’a yarattığı konforu değerlendirebilecek, o boşlukta kendine alan bulabilecek bir oyuncusu vardı.
Bu durum günümüzde kaleyi bulan tek şutla (90+1’de Kerem Atakan’ın şutu) bitirilen maçlara kıyasla, net bir hücum seti ortaya koyabilen, oyunun yönünü ve temposunu belirleme konusunda karakter ortaya koyabilen bir takımın izlenmesini mümkün kılıyordu.
Bugün Adana Demirspor kadrosundaki herhangi bir kanat oyuncusunu ve yanına Sivasspor’un da uzunca transferine uğraştığı Badou Ndiaye’yi eklersen, doğru planlamayla galibiyet çıkarabilecek bir Adana deplasmanı tablosu çıkabilirdi.
Clinton N’jie’yi çok kısa bir zaman diliminde gördük ve bu dakikalarda Sivasspor oyun ritminden uzaktaydı. Clinton N’jie’nin topsuz alan becerisi olsa da, Sivasspor teknik kapasite eksikliği çektiği maçlarda alan kat eden, pozisyon çözen ve zaman zaman 3. bölgeye deplase olup top dağıtan bir orta saha oyuncusuna ihtiyaç duyuyor.
Bu yolla konuyu transfere bağlamakta beis görmüyorum. Zira Keita transferini konudan ayırıyorum, bu hafta Sivasspor’un transfer penceresi için iyi şeylerin konuşulamayacağı bir hafta oldu. Önce gündeme gelen Dia Saba isminin tamamlanmayan transferi ile başlayalım.
Dia Saba ismine oyuncuyu Arap Yarımadası futbolunu biraz bilen bir isim dahi aşina olacaktır. Zira hücum özellikleri ve teknik kapasitesi bakımından ligimizde herhangi bir takımın hocasına konfor sağlayabilecek bir isim. Sivasspor’un 4-2-3-1 veyahut zaman zaman 4-1-4-1 benzeri sistemlerinde, Dia Saba gibi hücuma yakın bir isim, derine inmeye kanalize olduğu, geçiş oyununda kullanılmaya açık olduğu takdirde, Sivasspor hücuma daha rahat ulaşma imkanı bulabilirdi. Skora yatkınlığı sayesinde Sivasspor’un hücumcularının yanında 3. bölgede yayı iyi kullanabilecek bir isim olarak eklenebilirdi.
Ancak kendisinin transferi ailevi gerekçelerle tamamlanamadı. Hâl böyle, bir transferin tamamlanamaması mümkün bir durum. Böyle bir durumda bir futbol kulübünün – özellikle 3 kulvarda yarışması kesin olan bir kulübün – ikincil ve birincil planın kazanımlarına yakın bir planı olması gerekiyor.
Buna rağmen Sivasspor’un tamamladığı transfer, scout raporlarınca defansif oyun planlamasına daha yatkın bir orta saha olan Charis Charisis oldu. Charisis’i daha önce bir yazımda anlattım, orta saha için isabetli olan ismin kendisi olmadığını düşündüğümü ifade ettim.
Dia Saba’yla pozisyonal ve özellik bakımından farklılığı da bariz. Mevcut şartlarda, bir planlamanın eksikliğinden bariz bir şekilde bahsedebiliyoruz.
Bu şartlar altında İsveç’e gitti Sivasspor. Rakip Malmö’ye bir parantez açmak gerekiyorsa, en basit dille Malmö’nün Sivasspor’dan daha hazır, oturmuş ve güçlü bir takım olduğunu söylemek gerekiyor.
İsveç Ligi Allsvenskan, ligimizden farklı bir planlamayla Nisan’da başlayıp Kasım’da biten bir lig. Yani mevcut şartlarda 18 hafta lig maçı oynamış, hazır bir takım var Sivasspor karşısında.
Avrupa’da farklı eleme turlarından geldiklerini, her ne kadar Litvanya ekibi Zalgiris’e elenip Avrupa Ligi’ne düşselerde, hem bu yıl özelinde, hem de genel anlamda bu seviyeye teşne kıvamda bir takım.
Sergio Pena, Erdal Rakip ve Moustafa Zeidan’ın orta saha yapısını oluşturduğu, Thelin ve zaman zaman kendisine yakın oynayan Birmancevic’in skora yakın oynadığı bir yapı söz konusu. Malmö, hücum odaklı bir oyun oynayan, orta sahalarının da dinamik, mobilitesi yüksek isimlerden kurulu olduğu bir takım.
Moustafa Zeidan’ın 3 Gol 8 Asist’lik performansı ile takımın en verimli oyuncularından olduğunu ve takımın hücum aksiyonlarında önemli bir rolü olduğunu söylemek gerekiyor. Milos Milosevic yönetiminde daha 4-2-3-1 varyasyonlarını sahaya koyan Malmö, 29 Temmuz’da hocanın ayrılmasının ardından, CV’sinde Arsenal’de Arteta’nın yardımcılığı da bulunan Andreas Georgson’la 4-3-3’e ve varyasyonlarına daha yatkın oynamaya başladı.
Sivasspor’un bu takıma karşı kurgulayabileceği en iyi planın, Adana Demirspor’a karşı uygulanabileceğe benzer olarak, hızlı hücumlarla topu 3. bölgeye ulaştırmak ve Max Gradel’in taşıdığı toplara 3. bölgede doğru konumlanarak hücum seti çizmek olacaktır. Clinton N’jie’nin tercih edilmesi ve içe koşuları fayda sağlayabileceği gibi, bu maçta Leke James’in tercih edilmesini de bekliyorum.
Büyük Sivas Haber