Sivasspor Avusturya’da yaptığı ikinci etap kamp çalışmalarını tamamlayarak Türkiye’ye döndü. 25 Temmuz tarihinde Sivas’a gelen ve ardından Süper Kupa maçı için İstanbul’a hareketlenen kafile gözlerini Süper Kupa maçına dikti.
Köşe Yazarımız Ertuğrul Dalbastı Yazdı “Sivasspor Gündemi: Transfer, Clinton N’Jie, Avusturya Kampı, Süper Kupa”
Konsantre ve çeşitli oyun prensiplerine yoğunlaşılan, üç de hazırlık maçı ile tamamlanan kamp dönemi, özellikle hazırlık maçlarında alınan sonuçlar bakımından olumlu değerlendirilirken, transfer konusunda atılan adımlar Rıza Çalımbay’ın kafasındaki şekliyle işlememiş gibi gözüküyor.
Son yazımda belirttiğim üzere ikinci etap kamp çalışmalarında Haladas, Sigma Olomouc ve Al-Sharjah ile hazırlık maçları planlayan Sivasspor, bu maçlardan 1 galibiyet 2 de beraberlikle ayrıldı.
Bolu’da oynanan maçlarda tercih edilen kadrolara nazaran ana rotasyona daha yakın ve sezon planlamasına dair fikirler verebilecek maçlar olarak değerlendirebileceğimiz bu üç maçtan ilkinde Szombathelyi Haladas ile karşılaşan Sivasspor, geçen sezon sıkça şahit olduğumuz bir oyun düzleminin kadroya katılan oyuncularla revize edilmiş bir varyasyonunu oynadığı maçta 0-0 beraberlikle ayrıldı.
Kampın ikinci hazırlık maçı olan Sigma Olomouc maçında Haladas maçından neredeyse taban tabana farklı bir rotasyonla sahaya çıkan Sivasspor’da özellikle geri 4’lünün birebir değişimi, Rıza Çalımbay’ın defansif planlamasını henüz netleştirmediğini ve bu bölgenin sezon içerisinde çeşitli biçimde kullanılacağı fikrini uyandırdı.
İlk maçta tercih edilen stoper ikilisi Caner ve Goutas’ın yerine, bence oyun içi uyumunun daha yüksek olacağını düşündüğüm Robin Yalçın ve Aaron Appindangoye tercih edilirken, Alaaddin Okumuş ve Uğur Çiftçi de takımın bek oyuncuları olarak görev aldılar. Bu maçta göze çarpan bir diğer detaysa PFC Lviv takımı oyuncusu Dmytro Semeniv’in denenmesi oldu.
Sol açık oyuncusu olan Dmytro Semeniv, Ukrayna takımı Chernomorets’te profesyonel olmuş, devamında da Doğu Avrupa futbolunun kalburaltı takımlarında tercih edilmiş bir isim. Kendisi hakkında çok bir bilgim yok, ancak bu transfer stratejisi hakkında bir şeyler söylemek mümkün.
Savaş şartlarında olan Ukrayna oyuncuları uzun bir süredir futbol oynamaktan uzak ve Avrupa takımlarınca pek çok oyuncu kadroya katılmak üzere tercih ediliyor.
Hâl böyleyken aynı mevkinin oyuncusu olan ve Mart ayında Brezilya’ya kiralanan Paulinho Bóia ya da yaşanan on numara oyuncusu eksikliği üzerine, sezonun yarısını Eyüpspor’da da kiralık olarak geçirmiş olan Vorskla’nın Lüksemburglu oyuncusu Olivier Thill, Dmytro Semeniv’in denendiği biçimde denenemez miydi, ya da farklı transfer yöntemleriyle kadroya katılamaz mıydı sorusu da canlanıyor.
Dmytro Semeniv’in de kadroya katılması gündeme getirilmediği üzere, kendisi yeterli bir oyuncu olarak değerlendirilmedi belli ki. Bu maçtan da Erdoğan Yeşilyurt ve Rusek’in karşılıklı golleriyle 1-1 beraberlikle ayrıldı.
Son hazırlık maçı olan Al-Sharjah maçında ilk iki hazırlık maçının konsolide bir ilk 11’ini sahaya süren Rıza Çalımbay, stoper ikilisini Goutas ve Caner’den kurarken, Robin Yalçın’ı orta saha tandeminde değerlendirmeyi tercih etti. Maçı Erdoğan ve Yatabare’nin golleriyle 2-0 kazanan Sivasspor, böylece kampı mağlubiyetsiz tamamladı.
Bu maçta da bir oyuncuyu denemeyi tercih eden Rıza Çalımbay, bu sefer nezdimde daha isabetli olarak değerlendirilebilecek bir oyuncu profilini denemeye aldı.
KVC Westerlo’nun oyuncusu olan ve sezonu İsviçre Süper Ligi ekibi FC Sion’da kiralık olarak geçirmiş olan Kader Keita’yı Al-Sharjah maçının ikinci yarısında oyuna alan Rıza Çalımbay, oyuncuyla ilgili kararı Sivas’ta yapılan çalışmaların ve atlatılması gereken bir Süper Kupa maçının ardından verecek.
Ön libero oyuncusu olan ve orta saha bölgesiyle bağlantıyı sağlayabilecek bir dinamizme sahip olan Kader Keita, Lille altyapısı çıkışlı, 2019 yılında Westerlo’ya dahil olmuş bir isim.
Belçika 2. Liginde 55 maça çıkma tecrübesi olan 2000 doğumlu futbolcu, bu profili itibariyle takıma uyumu neticesinde karar verilmeye açık bir isim ve şayet bir oyuncu denenerek kadroya katılacaksa, Keita ismi bu konuda daha değerlendirmeye alınmaya açık bir isim.
Maliyeti de makûl bir düzlemde ise, kendisinin takıma fayda/zarar tablosunda daha çok fayda sağlayacağı kanaatindeyim.
Kampın tamamlanmasının ardından radikal bir gelişme olarak nitelendirebileceğim Morutan’ın transferinin yatması olayı da bir hayli değerlendirilmeye açık.
Zira neredeyse 1 aya yakın bir süreçtir üzerinde mesai harcanan Morutan’ın transferinin tamamlanamaması benim nezdimde yönetimin aldığı olumsuz aksiyonlardan biri.
Bu noktada ben Sivasspor’un yapmak istediği şeyle ilgili bir kararsızlığını gözlemliyorum, zira Morutan’ın saha içi vizyona, kilit paslara ve alan yaratmaya dayalı oyununa nazaran, kendisi yerine tercih edilen N’jie’nin hücuma yatkın, alan doldurmaya yatkın bir oyunu vaat etmesi, Sivasspor’un almak istediği oyuncu ve oynamak istediği oyunla ilgili uyumsuzlukları barındırıyor.
Her ne kadar Clinton N’jie transferi makûl bir transfer olarak değerlendirilmeye açık da olsa, Morutan’ın kendini kanıtlamaya olan ihtiyacı, Gradel’le beraber tam bir yay golcüsü olan Karol Angielski’ye katacakları daha kayda değer, daha heyecan vericiydi.
Buna karşı peki Clinton N’jie ismi nasıl bir kazanım. Öncelikle Morutan transferine nazaran daha farklı özellikleri olduğu kesin.
Kendisi tam anlamıyla bir kanat oyuncusu olmadığı gibi, Sivasspor’un oyun anlayışının ihtiyaç duyduğu hatlarda oynamaktan ziyade hücumun merkezine daha yakın oynayan, gençliğinde kendisini Tottenham, Marsilya seviyelerine çıkaran hız ve dribbling kabiliyetleri yüksek bir isim.
Morutan’ın oyun içi vizyonuna ve oyunu içe doğru oynayarak santrafora alan yaratma eğilimine nazaran hücuma ikinci bir santrafor olarak katılan, “danger zone” ile ceza hattının dış çizgisi arasında kalan “assist zone”u hücum aktivitesi için kullanan bir isim.
N’jie’nin kariyerinin özelliğe Rusya safhası istenildiği gibi geçmedi, zira tekrar tırmanışa geçmesi umuduyla onu transfer eden Dinamo Moskova’da 66 maça çıkan ve bu maçların ancak ve ancak yarısından azında ilk 11 oynamayı başarabilen N’jie hem gözden düştü, hem de 28 yaşıyla market değerini günden güne kaybetti.
Max Gradel’in ekürisine konfor sağlayan oyununu, sahip olduğu topsuz oyun becerisi ve konumlanmasıyla birleştirip Karol Angielski’yle skor yükünü çekmeye ortak olursa ne âlâ, lâkin kendisine uygun bir oyun stratejisi gerektiği de aşikâr.
Sivasspor, öyle ya da böyle beklenen Süper Kupa maçına geldi. Rıza Çalımbay’ın istediği transferlerin yapıldığı bence tartışmaya açıkken, Süper Kupa maçı kadro kalitesinin ligi ve Avrupa’yı kaldırma kapasitesine dair daha net sonuçlar verecektir.
Ben hâlen geliştirilmesi gereken parçalar olduğunu düşünüyorum, atılan adımlar daha büyük atılmalı ancak umudun olmadığını söylemek de yanlış olur. Gözler artık Süper Kupa maçında ve 1 Ağustos’taki UEFA Avrupa Ligi kura çekimlerinde olacak. Sivasspor’a başarılar diliyorum.
Büyük Sivas Haber