Siyasetin dışına çıkalım biraz. Ülkede olanlar, dünyada olanlar kalsın bir köşede. Tabi ki onlara diğer haftalar ilişiriz ama bugünü anlamak için düne bakmak gerekir. Düne bakan ama tüm gerçekleriyle dünü mercek altına almak bu ülkede çok da kolay değil. Asırları deviren tarihimiz olduğunu biliyoruz ama bizim resmi tarihçiler milad olarak cumhuriyetin kurulduğu günü baz alıp öncesine bir çizik çekiyor. Bu güzide(!) tarihçilerimizde özellikle Osmanlı alerjisi olduğu için binlerce güzellik yerine çirkinlikleri cilalıyor ve koca medeniyeti “ortaçağ karanlığı” olarak niteliyorlar. Oysa ki biraz onurlu olup objektif davranabilseler, sistemin referansının İslam olduğunu ama bazı uygulayıcıların yaptığı hataların devleti zora soktuğunu anlayabilecekler. Kabul edelim onların derdi ne devlet ne hükümdar. Onların tek derdi İslam!
Daha önceki haftalar da “Laiklik sen neymişsin” diye bir yazı yazmıştım ve cumhuriyetin ilk yıllarında okullarda okutulan tarih kitaplarında İslam ve Hz. Muhammed (S.A.V) hakkında yazılan tarihi(!) bilgilerden örnekler vermiştim. O bilgilerin dönemin yönetimi tarafından istendiğini hatta Afet İnan’ın da içinde olduğu bir komisyona ben diyim emir, siz diyin sipariş ile yazdırıldığı biliniyor. Hatta devrimlerin dindar kesim üzerinde ki baskısının hangi raddelere eriştiği hem kitaplarda hem de dönemin gazetelerinde kendilerine yer buluyor.Bu yaptırımlar telkinle değil çoğu zaman silahlarla, zindanlarla, dar ağaçlarıyla uygulanıyor. Evet yeni devlet devrimler yaptı ama ne hikmetse ezilen, canı yanan hep Müslümanlar oldu.”Kuran-ı Kerim’in Türkçe meali yazdırıldı Elmalılı Hamdi Yazır’a ve İslam’a büyük hizmet edildi” diyebilirsiniz ki zaten tek argümanda bu. Peşin söyliyim mealin nasıl yazıldığını, yazarken nasıl kıvranıldığını dönemin ve olayın şahitlerinden lütfen okuyun. Ve sonrasında farklı görüş ve akımların mercek altında aldığı dönemi inceleyin, kendi analizinizi yapın, mutlaka bilgiler sizi doğruya götürecektir.
Ben döneme düşman olun demiyorum ama dönemi ve uygulamaları doğru anlayın. Dokunulmaz kılınan her kim var ise birçok uygulama ve tarzın yanlış olduğunu kabullenin. Kabullenin ki hangi inanca sahip olursanız olun bugünü daha iyi anlayın ve bugün ki ayrımın aslında çok öncelerden başladığını kavrayın. İnsanlar ayrıma uğradılar mirim dini inancını yaşama konusunda dışlanarak! Tek, tek anlattırmayın bana yapılanları “ikna odaları” diyeyim siz öncesine de, sonrasına da onlarca olayı iliştirin ve önünüze çıkan tabloya iyi bakın. Hatta İstiklal Mahkemeleri’nin yargı konularına, sonuçlarına ve verilen cezalara bir bakın, tabi o bilgilere ulaşabilirseniz. Sahi neden o tutanakların tamamını okuyamıyoruz, gizlenmesi gereken şeyler mi var?
Gizlenen, açığa çıkarılmayan çok şey var baylar ve dahi bayanlar. İşte bu gizlenen olayların tamamını bilinir hale getirmek için mücadele eden ama karşısına yasaların çıktığı tarih adamları var. Bunlardan bir tanesi Mustafa Armağan. Derin Tarih dergisinde Latife Hanım’ın mektubunu ve yabancı bir gazeteye verdiği söyleşiyi yayınlayınca 5816 sayılı kanun Armağan’ın ceza almasına neden oldu. Mustafa Kemal’i koruyan bu kanun haliyle dönemi dokunulmaz kılıyor. Peki, biz hani düşünce özgürlüğü olan bir ülkeydik. Latife Hanım’ın sözlerinden dolayı neden Mustafa Armağan ceza alıyor? Ceza alması gereken biri varsa o Latife Hanım değil mi? Hem söyler misiniz lütfen bu ülkede ALLAH’a ve onun Peygamberi Muhammed Mustafa’ya (S.A.V) her türlü dil uzatılıp, hakaret edilirken bizim kanun uygulayıcılar neden aynı hassasiyeti göstermiyor, gösteremiyor?
Laik kesimin yüzleşmek istemediği gerçekler mi var ki Mustafa Kemal kanunla korunuyor? Gerçi Musfata Kemal değil Musfata KAMAL. Ama bizim tatlı su kemalistleri bunuda bilmez değil mi? Daha bilmediğiniz çok şey var ama gel gör ki 5816 kilidini açacak bir anahtar yok.Bizim memleketin tabiriyle “anayı, bacıyı karıştırma”dan ve hakaret etmeden, belge ve bilgilerle dönem incelenemez, eleştirilemez mi? Yahu rica ederim Musfata Kemal’in kendi el yazısına ya da görüntüsüne dahi itiraz eden “paşa bunu yapmamıştır” diyen bir topluluk var. Murat Bardakçı kendi televizyon programında Mustafa Kemal’in ALAK suresi için “safsatadır” diye yazdığı belgeyi görmediniz mi? Hatta Bardakçı “hiç kıvırmayın Atatürk Ateist bir eğilimdeydi” demedi mi? Şimdi Murat Bardakçı bunu söyledi diye yeniden İstiklal Mahkemesini kurup daracağında mı salladıralım? 5816’dan muzdarip olan tarihçiler ne yapsın dönüp, dolaşıp Musfata Kemal’in çocukluğunda kovduğu kargaları mı anlatsın? Hangi ülke de böylesine despot bir tutum vardır?
Ülkemizde günümüz tarihçileri 2’ye ayrılmış durumda. Birincisi ,dönemin ve devrimlerin ilk hedefinin İslam olduğunu ve birçok yanlışı belgelendirerek savunanlar, ikincisi modernleşmek için dinden kurtulunmasını ispat etmek için kendini paralayıp, laikliği göklere çıkarmaya çalışanlar. Devrimler bizi uzay ve teknoloji devi haline getirdiyse, üzgünüm böyle bir durumdan benim haberim yok! Bugünden o dönem eleştirilmemeli ve olayları o süreç içinde değerlendirmeli diyene kalın tarih kitabıyla vururum haberiniz ola. Madem böyle bir savunmanız var Osmanlı’yı neden yerden yere çalıyorsunuz? Nasıl bir riya, nasıl bir iki yüzlülük bu?
Mustafa Armağan’a yapılan en küçük tabirle haksızlıktır ama bedel ödenecekse ve Armağan bu bedeli ödeyecekse sırada ki isim olarak beni yazabilirsiniz. Çünkü bizim yakın tarihimiz sipariş üzerine yazılmıştır. Siz işinize geldiğinde belgeleri kullanın ama işinize gelmeyen bilgilere ve belgelere”yalan” yaftasını yapıştırıp laiklik ve kemalizm kayığında gezintinize ve keyfinize devam edin. Bizde size “ne süper tarihçi bee” diye methiyeler dizelim. Uzaklaşın arkadaşım, uzaklaşın bilader. Giderken size zahmet 5816’yı da götürün!