Taner Karabal’ın “Sivas Güzel Bir Şehir Amaaaa…” isimli köşe yazısı;
“Sivas Güzel Bir Şehir Amaaaa…”
“Sivas güzel bir şehir. Yaşanabilecek bir şehir. Görmeyen, tanımayan insanlar Sivas´ı gördükten sonra Sivas´ı seviyor. Ön yargılıysa da şehri tanıdıktan sonra bu önyargılarından kurtuluyor. Amaaa…” Bu sözler Sivaslı olmayan özel bir işletmenin idarecisine ait. Aynı kişi “nedense Sivas bir türlü kabuğunu kıramıyor. Mesela sosyal hayat bu şehirde sıfır” diye de ekliyor. Aslına bakarsanız bu söylenenlerin hepsi doğru. Sivaslılar olarak bir kabullenmişliğimiz, bir sinmişliğimiz var. Bizden bir şey olmaz der gibi garip bir halimiz var. Çevremizdeki iller bilmiyorum bana mı öyle geliyor aldı başını gidiyor. Bir Malatya, bir Elazığ göze batan şehir oldular. Şimdi bu sözlerime bazılarımız kızabilir. “O kadar da değil!” diyebilir. Ama sanırım benim bu düşünceme çoğunuz hak veriyorsunuz…
Bir hastane yaptık. Sivas´ın ihtiyacını uzun yıllar burası karşılar dedik. Bütün bağlı hastaneleri tek binada topladık. Ama geldiğimiz nokta itibariyle bugün şehrin başka bir noktasına benzer bir yatırımın elzem olduğunu söylüyoruz. Anlamadığım bu planlamalar, projeler yapılırken “yarını hesap etmeden, plansız, programsız mı, çalışıldı?” ve tuhaf olan bütün bunlara işi bildiğini iddia eden kişi ya da kesimler bütün bir sağlık yatırımının tek bir alanda tek bir merkezde toplanmasının doğruluğunu, yanlışlığını tartışmaya açmadı. Gerçi diyeceksiniz ki, konuştukta ne oluyor, kim dinliyor? Diyeceksiniz. Buna en canlı örnek 27 Haziran Parkının bitişiğindeki yıktığımız Numune Hastanesini örnek göstereceksiniz. Alel acele o binayı yıkmak kime, ne kazandırdı? Söylemek istediğim şehrimiz maalesef ortak tavır alma ve tavır koyma noktasında çok zayıf. Birileri fikrini söyleyip, konuştuğu zaman hemen o meşhur hastalığımız ortaya çıkıyor. “Kulp takma hastalığı- şucu, bucu ilan etme hastalığı.” Temennim bundan sonra şehrimizle ilgili konularda en azından yükü sadece birilerinin omuzlarına yıkmayalım. Paylaşalım. Bu sadece siyasilerin işi de değil. Sivil insanlar da bu konuda sorumluluk almalı. Bugün dünyada en büyük güç, sivil inisiyatif gücü. İnsanlar bir araya gelince gerçek güç oluyor. Gerçi biz bunu hiçbir zaman beceremedik bu birlikteliği. İstanbul gibi bir metropolde nüfus olarak üstünlüğünüz olacak ama yönetimde yeterli güce ve etkinliğe sahip olmayacaksınız. Bu bile bence konuşulması, tartışılması gereken bir konu. Sorun bizde yani. Ne diyelim inşallah daha güzel olur…
Bu arada şehrimizde bir basketbol kulübü kurulmuş İsmi Panatinaykos´muş! Neden bu isim kondu? Doğrusu çok şaşırmakla birlikte biraz da farklı hislere kapıldım. Buradan bu kulübü kuran ya da temsilciliğini alan kişileri zan altında da bırakmak istemiyorum. Sonuçta evet, spor evrensel bir alan ama ne diyim Fenerbahçe gibi, Anadolu Efes gibi, Daruşşafaka gibi markalarımız varken sadece neden Panatinaykos? Diye sormak lazım. Ama fikrimi sorarsanız şahsen çocuğumu ben bu kulübe göndermezdim. Gönderenlere ya da göndermek isteyenlere de yorum yapmak istemem…