Yüzlerce hatta binlerce firma, işletme, KOBİ, fabrika vs. vs. vs. adına ne derseniz deyin harıl harıl eleman ararken, personel yetersizliğinden şikâyet ederken, işçi bulamıyoruz diye diz döverken nasıl oluyor da Türkiye’de işsizlik var deniliyor anlam veremiyorum.
Haybeden yazmıyorum bu satırları, maaşı imkânı güzel olan ama çalışacak personel bulamayan ne kadar çok işletme sahibi var.
Peki, bu kadar çok personel açığı olan ülkede işsizlik oranı neden yüksek olur acaba. Araştıralım istedim. Gerçekler hayret verici.
İşsizlerin çoğu aslında iş aramıyor. Günlük işlerle saat doldurup kafasına göre yaşam derdinde.
Diğer bir çoğunluk iş beğenmiyor, aradıkları işte öyle kriterler var ki kime teklif etsen yok demez o şartlarda çalışmaya.
Bir kısım işsizimiz vasıfsız sınıfında kalmış, ne kendini geliştirmiş, ne kursa gitmiş nede eğitim almış.
Sektörün açığı yönünde değil de, elimden gelen budur mantığıyla iş arıyor.
Dünya genelinde artan teknoloji artık ne iş olsa yaparım mantığını kabul etmiyor. İş artık kollara dallara ayrılarak kişinin belirli bir kolda daha verimli çalışmasını istiyor.
Ve göç geliyor işsizliğin önemli etkenlerinin başında. Tarlasında, serasında, toprağında bir profesör gibi başarılı işler çıkaran kardeşim şehre yerleştiği andan itibaren şaşkınlık dönemine giriyor.
Bir grup var ki ama Allah’ım dedirtiyor insana, gençliği boyunca gezmeye, babadan beslenmeye alışmış, elini hiç taşın altına koymamış bir kesim. Ayaklarını uzatıp bildiği 3-5 ofis uygulaması üzerinden çalışmak istiyor. Sebebi gençliğini hoyratça geçirmesine müsaade eden, daha genç hayatını yaşasın diyen ve elini sıcak sudan soğuk suya değdirmeyen aileler.
Hatta öyle gençler var ki, evinde 2 yumurta kırmamış, annesinin iki ekmek al sözüne oflayıp puflayıp homurdanmış, eline süpürge almamış, evde temizliğe, çamaşıra, bulaşığa yardım etmemiş, sorumluluk nedir bilmeyen gençler.
Ama hayalleri büyük, idealleri var, okuyup ekonomik özgürlüğünü alacak.
İşte bu durumda ailelere çok iş düşüyor, ağaç yaşken eğilir sözünü unutmamak lazım, gelişen ekonomi ve yaşam kalitesiyle birlikte artık genç fidanlar tatillerini çalışarak, sektöre adapte olarak değil, gezip eğlenerek geçiriyor. Sonraki yıllarında ister mühendis olsun ister hakim ister doktor çok önemli değil. Genç yaşta bir işin ucundan tutmasıyla sosyal ilişkileri gelişir, el becerisi artar, hayal gücü genişler, eğitimin önemini anlar, ilerde bir iş sahibi olmak yolunda zorlanmaz, ekonomiyi kavrar.
Evinde üstleneceği görevler bile onu geleceğe hazırlamakta çok önemli bir gedik taşıdır.
İşsizlik demişken emek hırsızlığı yapan esnafı da dövmek lazım. İnsanların içinde bulunduğu geçim sıkıntısını kullanarak özellikle ülkemize göç etmiş kişileri neredeyse karın tokluğuna çalıştırmayı kendine fırsat bilmek de nedir. Bir çırağın ustanın yâda personelin piyasa şartlarına göre maaşı/yevmiyesi neyse onu vermek yerine çıkarcılık yaparak bedavaya çalıştırmakta ne demektir.
Yine esnaf demişken bir de kaçak işçi çalıştıran kesim var.
Kimi mecburiyetten kimi bilerek, devletin işçi üzerinden işletmeye yansıttığı ağır şartları kendine sebep edinen esnaf. Tazminatı, iş güvenliği, sigortası, stopajı derken piyasaya verdiği hizmet geliri çalıştırması gereken personel giderini karşılamadığı için kaçak işçi çalıştıran özellikle sigorta masrafı olmadığı için emekli kesimden işçi arayan bir grup.
Ama sonuç olarak işsizlikte ki en büyük iki sebep var.
Birincisi vasıfsız olarak kalıp kendini yetiştirmeyen ikincisi iş beğenmeyip burun kıvırıp babasının maaşından yada günlük işlerle nemalananlar.
Köşe Yazıları İçin Tıklayınız.