Bülent Özçelik’in “K.Ö K.S” isimli köşe yazısı;
“K.Ö K.S”
Şifreli bir mesaj, yada ima değil bu. Yeni bir milat mı olacak, sorusunun cevabı aslında. Koronadan önce ve Koronadan sonra.
Dünya yeniden şekilleniyor, hiç şüphesiz. Siyaset, ticaret, ekonomi, spor, uluslararası ilişkiler, beşeri münasebetler, din olgusu. Hepsi gözden geçirilme sürecinde.
Türkiye ve Sivas bu sürecin neresinde, bunu konuşmak için henüz çok erken, ancak gözüken, hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı.
Kim kazanacak, kim kaybedecek yada hangi ülkeler bu krizi bir fırsat algoritmasına dökecek göreceğiz.
Türkiye olarak geldiğimiz süreçte, ilk başlarda yaşadığımız olumsuz havanıni gittikçe iyimserliğe dönüştüğünü görmekteyiz aslında. Buna neden olarak, sağlık altyapımız ve gelişmiş tıbbi imkanlar, sağlık çalışanlarımızın özverili ve sürdürülebilir saha yansımaları.
Devlet politikası olarak uygulanan sıkı tedbirler. Başta sağlık bakanımız ve ekibinin yerinde ve nokta tespitlerini büyük bir çoğunlukla aksatmadan uygulanılması.
Bizi endişeye düşüren konu ise, millet olarak, pek vurdumduymaz, bana bir şey olmazcılığı, coğrafyanın şartları zorlaması vb. gibi etkenler öncelikli idi.
Ancak kararlılık ve ilk negatif sonuçların büyüklüğü, ben dahil bir çok kamu idarecisini de, herhalde tedbirler noktasında bir adım ilerisini hesap ettirmeye sevketmiştir.
;Sokağa çıkma yasağının sürekli ve kontrol edilebilir seviyede olması, üretim bandının devam etmesi ve acil öncelikli ihtiyaçlar sürecinde yerinde destek çalışmaları iyi sonuç veriyor gibi şimdilik.
Şimdilik demekte fayda var, savsaklamaya gelmeyeceğini bilelim.
Her ne kadar Haziran başı denilse de, ben Temmuz hatta Ağustos aylarının ortasına kadar devam edebilecek bir süreçten bahsediyorum. Çok erken havaya girmek, bugünde kadar sürdürülen başarılı çalışmalara zarar verecektir.
Yaklaşık 45 gündür alıştığımız bir süreç var, kimi zaman sıkılsak ta, krize girsek te, hiçbir şey yoğun bakım yatağında bir makinaya bağlı olmak kadar kötü olmayacaktır.
Biraz daha sabır lazım, az daha.
Peki bu K.Ö ve K.S. sonrası ne göreceğiz, dersek?
K.Ö ‘ni hepimiz gördük, aksine kirlenen bir dünya, insan odağından uzaklaşıp, meta ve kapitalist bir dünyanın yarattığı tüketim kültüründe gezip duran insanoğlunun, dünyayı ve neslini ne hale getirdiğine hep birlikte şahit olduk.
Dünya ekonomik anlamda daralırken, Türkiye´nin bundan etkilenmemesi mümkün değil ki!. Ancak hem iyi hem kötü olan bu süreçte, biz sürece yakalanmadan önce ekonomik kaygıların etkisindeydik. Belki bu anlamda hazırlıklı yakalandık diyebiliriz, Ancak nereye kadar götürebiliriz orasını bilemiyorum.
Ekonomik göstergelerin ana aktörlerinden birisi olan petrol fiyatının dibe vurmuş olması, altın ve döviz fiyatlarının bu süreçte daha da artacak olması, kaygılanmak için geçerli bir neden.
Ama üretime yönelen, özellikle tarım ve hayvancılıkta ivme yakalayan ülkeler, bu sıkıntılı süreçten en az zayiatla çıkacaklardır. Türkiye bu anlamda potansiyeli en fazla olan ülke, doğru tarım politikası ve yöneticileri bu işi başarabilir.
Cumhurbaşkanımızın devamlı söylediği “Dünya beşten büyüktür” sözüne iç siyaset dahil pek kimse inanmıyordu belki, ama Korona öyle bir söyledi ki, şimdi herkes kabul ediyor.
Sivas peki bu süreçte nasıl etkilendi dersek, ekonomik anlamda beklentilerini karşılamadı, bankaların bir çoğu hala ot yoldurmakla meşgul. Kamu, özel pek farketmiyor, hepsinde resim aynı. Dün Pazartesi idi ve sokaklar bayram panayırına dönmüştü. Güvenlik kuvvetleri her ne kadar tedbir almaya çalışsa da, sorun el atmaya değer.
Son söz, Diyanet İşleri Başkanımızın geçen haftaki açıklamalarına şahsen katılmamam mümkün değil, ben onlardan önce söylüyordum. Ancak muhalefet kapsamında yapılan eleştirilerin siyaset diline ve sokağa çekilmesine gönlüm razı değil. Bu söylem üzerinden cephe oluşturmak hiç bir siyasi oluşma fayda sağlamaz, aksine kaybettirir. Geçmişte yaşananlardan ders alınmadıysa, söyleyecek başka bir şey yok.
Şimdilik bu kadar,
Sağlıcakla kalın.