“KIZILIRMAK, Kolun Kanadın Kırıla!”
Yokluk, kıtlık kader olmuştu SİVAS´ta.
Babam Bedros Usta ne iş bulursa yapardı. Hiç boş durmazdı. Tanrım Cennetine koymuştur ki gece demez gündüz demez çalışır idi.
Kurban olduğum anam Kemahlı MANUŞAK HATUN da boş durmaz idi.
On parmağında on marifet öyle idi.
Kalbur yapar, gözer yapar, kalaydan anlar, oya yapar, çorap örer, ha daraldı mı eline “malayı” alır sıva bile yapar idi.
BEZİRCİ MAHALLESİ´nin gözdesi idi. Herkez anamı örnek gösterirdi. “Bak Kemahlı Manuşak Gelin ataş gibi” derler idi.
KIZILKAVRAS ta bir koyun kırpma işine gitmiş idik de anamın koyun kırpmasına herkes hayran kalmış ve emeğimizin hakkından fazlasını almış idik.
Anama babamın arkadaşı, sırdaşı, dert ortağı, başıbarabarı idi…
SİVAS güzel memlekettir hemşerilerim. Kuraktır, soğuktur amma güzeldir. Memleket işte “KAN TOPRAĞINA DÜŞER”.
Dünyada gezmediği yer kalmamış bu kocamış hemşehriniz hala rüyalarını bu şehirde görür desem beni kınar mısınız?
Yıl 1950 benim matem yılım. Bu 1950 yılından sonra ailemizin matem yılı. Ağabeyim ŞAHİN´in KIZILIRMAK´ta boğulduğu yıl…
***
Sene 1950. Anam yün yıkamak için yatakları boşalttı. Ben abim ŞAHİN ve küçük bacım KIZILIRMAK kanarına gittik. BABAM da ÇİMKÜREK te bir iş görmeye gitmişti.
Vardık KIZILIRMAK´a akıyor kızıl kızıl kanlı kanlı…Anam yünleri yıkamaya koyuldu. Çok da insan ırmak kenarında iş görmekteydi.
Ben ve abim ŞAHİN ırmak kenarında biraz “mentik” topladık. Oynadık. Karga kovaladık.Acıktık ekmek yedik…
Çokda çocuk vardı kovalaştık.
Abim ırmağa girdi. Anam girme dedi idiyse de laftan anlamadı girdi. Yüzdü epeyce. Oynadı.
Ben kenarda onu izliyordum. Ona gıpta ediyordum. Çünkü o abimdi. Benden maharetli idi. Ben cılız bir uşaktım.
Birden abimin çırpındığını gördüm. Anama dedim anam koştu komşular koştu amma kaş ile göz arasında abim boğulmuştu.
Kıyıya çıkardılar ağzından su geldi. Rengi morarmıştı.Komşular çok çabaladılar amam Şahin abim de nefes gitmişti Anamın dizinin bağı çözüldü bizim dahi. Ağlamaktan kurudu kaldı.
Bir AT ARABASINA koydu insanlar onu eve getirdik.
Avluya boylu boyunca uzattılar.
Kurban olduğum anam MANUŞAK HATUN dizlerini döve döve ağladı. Babam da ÖYLE…
Bütün BEZİRCİ MAHALLESİ kadınları erkekleri hep ağladılar. Türkü, Kürdü, Çerkezi,Ermenisi hep ağladılar.
ANAM çok ağladı… Ağıtlar söyledi çok geceler…Bir ağıdı ise hep aklımda idi şöyleydi.
“Dam başında duran oğul
Al kakülün salan oğul
Avluya Şahin uzanmış
Anan kurban olsun oğul
**
Kızılırmak kan kesesin
Al bağrına şivan insin
Şahini mi boğan zalim
Kolun kanadın kırılsın”
Bezirci Mahallesinin ULU KİŞİSİ Fakı RAMAZAN AMCA geldi. Babamın omzundan tutup kenara oturttu. Anama da dedi ki “ MANUŞAK BACI Ölüm bir kara devedir, herkesin kapısına çökecek. Al kanatlı Azrail her kula konuk olacak. Mukadderat MANUŞAK BACI MUKEDDARAT” dedi.
ŞAHİN ABİMİ alıp gittiler…
***
Abim ŞAHİN boğulduktan sonra kurban olduğum anam MANUŞAK HATUN hiç gülmedi. Babam da gülmedi bacılarım da.
ANAM hep ağıt yaktı. Oturup yazsam yüzlerce kıta eder idi…
Peki sen güldün mü kocamış KİRKOR derseniz, ben dahi hiç gülmedim.
Aç, kaldım para gördüm, iş adamı oldun, nice insana ekmek kapısı açtım, nice fakir insanı evlendirdim amma içimde ağabeyim ŞAHİN´in acısı hiç eksilmedi.
Nerde bir ŞAHİN adı duysam içim yanar. Nerde bir KIZILIRMAK adı duysam içim yanar.
Nerde bir “MADIMAK” yemeği duysam içim yanar. Ağabeyimin en sevdiği yemek diye…
***
1998 yılında FRANSA da bir iş için gitmiştim. PARİS´ın kenar semtlerinde kader ya bir SİVASLI aileye denk geldim bahçede. Varolsunlar hatırları daim olsun SOFRAYA buyur ettiler. Sarıldık koklaştık. Oğulların adı ŞAHİN imiş. Kalktım öptüm gözlerinden. Onlar ağladı ben ağladım, onlar ağladı ben ağladım…
Bu yazıyı yaklaşık bir ayda bitirdim. Bir aydır ağlayarak yazdım. Başımı taş yastığa koyana kadar da bu acı içimde çıkmaz Tanrı bilir ki…
Hepinize AMERİKA´dan selamlar gönderiyorum .Küçüklerin gözlerinden öperim…Hanım evlatlarımın, bacılarımın hatırlarını sual ederim…SİVAS´ımın dağına taşına selam ediyorum.
Sivas Postası / Kirkor Değirmenciyan