DOLAR 35,2068 % 0.3
EURO 36,7672 % 0.92
STERLIN 44,3202 % 0.7
FRANG 39,4341 % 0.87
ALTIN 2.968,40 % 1,31
BITCOIN 95.163,99 -1.967

“Kara Toprağın Nazlı Veysel’i”

Yayınlanma Tarihi : Google News
“Kara Toprağın Nazlı Veysel’i”



Osman Çelik’in “Kara Toprağın Nazlı Veysel’i” isimli köşe yazısı;

“Kara Toprağın Nazlı Veysel’i”

Bazen kadir kıymet bilinmez de hani. “Kadri bilinmeyen menevşe” misali, dolanır durur dört bir bucakta…

Bozkırın servileri,  insanoğluna baharın gizemini fısıldarlar her daim. Karların erimeye yüz tutmasıyla, Bahar Sultanı´nın, kardelenlere özgürlük beratını vermesi ile, daha bir asudeleşir zamanlar.  Kayaların en dip yerlerinden, usulca başlarını güneşle tanıştıran kardelencikler, beyazımsı bir umudu yayıverirler hayata.

Anasız babasızların, göz yaşlarından yaratıldıklarına inanıla gelerek “öksüz oğlan çiçeği” adıyla, salına salına inen kardelenler, yetim bir yüreğin avuçlarında tımarlanırlar…

Bir damla göz yaşına kefarettir, “öksüz oğlan çiçeklerinin” tenhalarda gizlenmesi…

**

Toprakla, çamurla kavrulan yürekler, imbik imbik süzülürler ariflerin gözyaşı ülkesine. Sonra güneş selama durur, küçücük bir çocuğun yumuk yumuk ellerine. Teller kâinatın sonsuzluğuna eşlik eder; gürler, coşar. Sonra  saz olur, yâr olur, can olur , Veysel olur… Vurdukça yüreğine acı, duman sarar dağları, duman iner dağlara…

***

Güneş kıskanır Veysel´in gönül ummanını. Çiçeklerin şiirini bir bir nakşeder ruhuna. Bilemez, çözemez içinin gizem bulmacasını. Işığı sürgün eder göz saraylarından. Ve Veysel olur, âşık olur.

Kırık bir sazdır artık dayanağı. Kırık bir hayaldir artık sığınağı. Kırık bir gönüldür artık tutunduğu. Usulcacık sitemlenir gök kubbenin merhamet saraylarına:

“Genç yaşımda felek vurdu başıma
Aldırdım elimden iki gözümü
Yeni değmiş idim yedi yaşıma
Kayıp ettim baharımı yazımı”

***

Tabiat da burkulur Veysel´in iç kırıklığına. Hepsi sözleşmişçesine konuk olurlar âşığın gönül sofrasına. Güneş, bütün ışıklarını cömertçe bağışlar gözlerinin yerine. Ay Dede, gece inende dağların eteğine, Veysel´e, şiirlerinin en güzelini verir.

Yağmur, onun gözleri olur şakır Şarkışla semalarına. Bir türlü durmaz Veysel´in iç çekişmeleri. Bazen deli ırmaklar gibi bulanır coşar, bazen de küçücük bir göl gibi, turnaları ağırlar koynunda:

“Göklerden süzüldüm tertemiz indim
Yere indim yerli renge boyandım
Boz bulanık bir sel oldum yürüdüm
Çeşit çeşit türlü renge boyandım””            

** *

Bazen kadir kıymet bilinmez de hani. “Kadri bilinmeyen menevşe” misali, dolanır dört bir bucakta.  Ve ayrılıklarla olgunlaşır masum yüreği. Her dem Anadolu´nun kavruk Veysel´inin, sılaya söyleyeceği sözler vardır. İşte o söylenecek sözleri, o işitilecek destanları, bir bir iner gönlün bam telinden. Veysel´de yükler yüreğini mektupların kekremsi kollarına:

“Gider bu hasretlik yıla yetmez mi
İsmin tesbih ettim dile yetmez mi
Bülbülün feryadı güle yetmez mi 
Mektup yâre selamımı ulaştır”

***

Birlik ve beraberlik Veysel´de doruğa ulaşır adeta. İkilikten fayda gelmeyeceğini en çok o anımsatır ademoğluna.

Senlik benlik kavgasının, gerisin geriye götüreceğini bilir insanoğlunu. Birliğin, beraberliğin kaynaştırdığı yüreklerin, her daim insanı huzura yönlendireceğini anlatır mısralarında:

“Allah birdir Peygamber Hak
Rabbül alemindir mutlak
Senlik benlik nedir bırak
Söyleyim geldi sırası”

**

Irmaklar sukuta erer,  ozan daha da coşar. İçindeki küheylanlar, onu bilinmez keşiflere götürür. Dolanır durur, anlar ki toprak ana, hep kutlu bir sevgili gibi onun yolunu gözlüyor. Adem´den bu yana en vefalı sadık yârdır o. Çünkü insanla hemhaldir toprak. Onu, kendi içine doğru, her zaman seyahate çağırır. Gidipte geriye hiç dönülemeyecek seyahate… Toprak işte, kara toprak.

Bağırsan da çağırsan da o hep sessizce sana bakar. Ağalığa, beyliğe, zenginliğe aldırmaz. Kimsin, nesin, nicesin, hiç ilgilendirmez onu…

Kollarını şefkatle Veysel´e de açar:

“Bütün kusurumu toprak gizliyor
  Merhem çalıp yaralarım düzlüyor
 Kolun açmış yollarımı gözlüyor
Benim sâdık yârim kara topraktır”

Toprağın nazlı şairidir o. Sözler, onunla menziline ulaştı yıllarca. Yüreğinde gözü olur muymuş diyenlere inat, o yüreğiyle gördü koca âlemi.

İçindeki ışıkla, bocalayan yığınların önünü aydınlattı. Yalnızlıkta aşkı, buruklukta kendini, vefada ise toprağı anlattı. Söylediği her söz, ev ev bütün Anadolu´yu yeşertti. Kimi zaman bizimle birlikte tarhana çorbası kaşıkladı. Kimi zaman, ocak başlarında saman alevlerine karışan düşlerimize eşlik etti. Kimi zaman da o söyledi biz dinledik. Velhasıl o bizim Veysel oldu. Şarkışla´dan akan bu ırmak, geçtiği yerlerde boy boy sevgi fidanları büyüttü.

Onu anlamaya, ne kadar da ihtiyacımız var bu günlerde. Kara toprağın Aşık Veysel´i, bizi yeniden birlik ve beraberliğe çağırıyor. Haydin kulak verelim bozkırın saz ustasına…

Osman Çelik / Sivas Postası


YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.