DOLAR 35,1761 % -0.01
EURO 36,7640 % 0.01
STERLIN 44,4039 % 0.28
FRANG 38,9936 % -0.37
ALTIN 2.956,54 % -0,72
BITCOIN 94.294,35 -1.542

Kosova – Türkiye Dostluk Platformu Başkanı Mehmet Yarar ile Söyleşi

Yayınlanma Tarihi : Google News
Kosova – Türkiye Dostluk Platformu Başkanı Mehmet Yarar ile Söyleşi



Kosova – Türkiye Dostluk Platformu Başkanı Mehmet Yarar, Kosova anılarını ve Kosova’da kirli ellerin yapmak istediği emelleri anlattı.

Kosova – Türkiye Dostluk Platformu Başkanı Mehmet Yarar ile Söyleşi

Öncelikle Kosova- Türkiye Dostluk Grubu Platformunun çalışmalarını gerek Kosova’da gerekse Türkiye’de yakından takip eden ve Türk kamuoyuyla paylaşan Büyük Sivas gazetenize teşekkür ederim. Duygularıma başlamadan önce Afrin’de Turkıye’nin bekası için kahramanca mücadele eden Turk Silahlı Kuvvetlerimizi, askerimizi, polisimizi, Turk Milletini ve Özgur Suriye Ordusunu saygıyla selamlıyorum.

Sivas’a geliş amacım ikili ilişkilerdeki sürekliliği sağlamlaştırma ve köprü vazifemi, temsilcilik görevimin devamını sağlamaktır. Sivas’a Kosova Fahri Konsolosluğu getirme sürecini yönettiğimi ve bu heyecanı siz değerli hemşehrilerimizle paylaşmak için memleketimde bulunmaktayım.

Kosova, Türkiye için sıradan bir ülke değil, 525 yıl Evlad-ı Fatihan’a ev sahipliği yapmış kutsal topraklarımızdır. Tarihimizde, savaş meydanındaki tek şehit padişahımız Sultan Murat Hudavendigar ve sancaktarı asırlarca o topraklarda mahsun bekliyorlardır.

İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un o topraklarda doğduğunu unutmamalıyız. Türkiye-Kosova arasındaki ilişkiler ortak tarihi köklerle mükemmel şekilde devam etmektedir.
Türkiye, 17 Şubat 2008 tarihinde bağımsızlığına kavuşan Kosova’yı 24 saat içinde tanıyan ve Kosova’da konsolosluk kuran ilk ülkedir. Tüm temaslarımda büyük bir heyecanla bağımsızlığını bekleyen Kosovalıların Türkiye’ye olan güvenlerine ve en büyük güvenlerinin Türkiye olduğunu ifade ettiklerine aralarında bulunarak şahit oldum. Dost, akraba ve soydaşlarımızın yaşadıgı Balkanlar’da dostluğun ehemmiyetin, istikrarın ve barışın teminatı yine Türkiye olmuştur.

Küresel aktörlerin bu coğrafyadaki oyunları kirli, sömürücü ve menfaat üzerinedir. Türkiye’nin Balkanlara olan ilgisi daha duygusaldır. Ayrıca Kosova’nın istikrarına, toprak bütünlüğüne, kalkınmasına, tanınmasına, Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi ile bütünleşmesine, ayrıca bölgesinde destansı ve yapıcı komşuluk ilişkileri tesis etmesinde her zaman Kosova halkının yanında olmuş ve olmaya da devam edecektir. Özellikle bütün kardeş coğrafyalarımızda, Müslümanlığa ve Türklük lobisi yapanlara karşı sinsice oyunlar oynanmak istenmektedir. Bu durumların içinde olan biriyim.

İslam coğrafyası büyük badireler yaşamıştır. Türkiye, büyük badirelerden geçiyor. İçinde yaşadığım Kosova’da misyoner kuruluşlar, Katedral Kilisesi ve mason yapılanmalar, zeki ve dil bilen gençleri kimi özel çalışma, kimi kulüp çalışmaları adı altında Amerika, İngiltere, Almanya ve bağlı oldukları devletlerdeki kurumlarla farklı ülkelere götürdüklerini, beyin yıkama süreci içinde olduklarını ve oralarda yapıldığını biliyoruz. Bu gençler üzerinde oluşturulan en büyük etki, “Sizin başınıza gelen bu kadar felaketin katliamın ve sıkıntıların yegane sebebi mensup olduğunuz İslam dinidir. Sizin kurtuluşunuz ancak bu dinden vazgeçerek, çağdaş ve ileri devletlerin; mesela ABD, İngiltere, Almanya gibi dinleri olan Hristiyanlığı seçmenizdir, anlayışıdır. Kosova’nın büyük kentlerinden Prizren’de, Cuma namazı öncesi şadırvan bölgelerinde gezen ve ücretsiz İncil dağıttıklarına bizzat şahitim. Ayrıca “Kaderimiz neyi bilmemiz lazım” gibi, “Neye inanmak gerek” gibi isimli kitapları halka dağıttıklarına şahitim. Kosova siyasileri büyük bir baskı altında. Ülkesi için Kurtuluş döneminde savaşanlara özel mahkemeler kurdurtup, tutuklama tehditleriyle istedkleri emelleri baskıyla yaptırmak istiyorlar. Türkiye’nin Kosova ile olan ilişkilerinden rahatsız oluyorlar, Kosova’da herkes baskı altında. Türk birliğini paramparça ettiler. Cemaat yapılanmasını desteklettirip, Türkleri zayıflaştırıp susturmak istiyorlar. Ordaki Türkler bizim güvencemiz, bizim temel taşlarımızdır. Oluşturulmak istenen yapıda Türkiye’ye kapalı, Avrupa’ya sırtını veren bir yönetim isteniliyor. Gençler kandırılıyor. Katedral Kilisesinin misyonerleri ev ev gezip, fakir aileleri tespit edip, maaşa bağlayarak kilise mensubu yapıyorlar. Misyoner istihbaratçılar cirit atıyor. Orada tarihimizi yok etmek istiyorlar. Halkı Hristiyan etmek istiyorlar. Türklerin ve Türk iş adamlarının yatırımınlarından rahatsız oluyorlar. Bütün bunlarla Türkiye olarak mücadele etmekteyiz. Bizlerde dik duruşumuzla mücadelemize devam edeceğiz. Türkiye, bölgede lider bir ülke. İçte güclüysek, İslam coğrafyasında ve bölgemizde de güçlüyüz demektir. Bir toplumun gücü ve kişinin gücü ülkesinin gücüyle eşittir. Allah’ şükür gittiğimiz bütün sınırlarda Türk pasaportu değer görüyor. Hem ülkemizde birliğimizi ve gücümüzü korumamız gerekiyor, hem de tarihin omuzlarımıza bıraktığı coğrafyalarda emanetlerimizi korumalıyız. Aksi taktirde Allah korusun üzerimizde hangi kirli oyunların hangi karabulutların çöktüğünü bilemeyiz. Herkesin gidebileceği bir yer vardır, biz Türklerin gidebileceğı bir yer yoktur.

Haritayı önünüze koyun ve elinizi başınızı elinizin arasına alın, düşünün. Ülkemde yaşanan ve içinde bulunduğumuz şu günlerde din, dil meşrep, hangi düşünceye sahip, hangi siyasi partiden olursanız olun ülke menfaatimiz söz konusuyla, ülke bekamız söz konusuysa, hep birlikte dik durmak zorundayız. Bu bizim vatandaşlık ve millet olma vazifemizdir. Kaybedecek zamanımız yok! Gün bugündür!

Şahsım 2003’te savaş tozlarının ve barut kokusunun olduğu dönemde, Kosova’ya giden ilk Türklerdenim. Savaşın ne izler bıraktığını, ne yaralar bıraktığını bizzat o toplumun içinde bütün süreçlerin geçis döneminde yaşamış biriyim. Bütün şehitlerin mezarlarını karış karış gezmiş, ulaşabileceğim ailelerini ziyaret etmiş ve savaştan sonra yetim kalmış çocuklara sokaklarda onlara sarılıp gözyaşlarımı dökmüş birisiyim. Onlara “Korkmayın, Türkiye sizin yanınızda. Biz buradayız. Yalnız değilsiniz. Siz bizim canımızın bir parçasısınız. Biz sizi Allah için seviyoruz” dedim. Gittiğimiz her yerde “Siz Osmanlı torunusunuz, Osmanlı torunları geliyor! Osmanlı torunları bizim yanımızda” dediler. İşte biz böyle bir milletin evlatlarıyız. Gittiğimiz her yerde tarihimizide yaşatırız, geçmişimizide yaşatırız, geleceğimizi de yaşatırız, gerekirse sınırda tanımayız. Biz soydaşlarımızı, namuslarımızı Conilere emanet etmeyeceğiz. Allah kimseye savaş göstermesin. Rabbim kimseyi vatansız bırakmasın. Ates düştüğü yeri yakıyor. Biz soydaslarımızdan uzak duramayız soydaslarımıza Türk İslam cografyasına sırtımızı dönemeyız. Biz tarihimizi yok ettirmeyiz. Bütün bunlarla mücadelemizi yapıyoruz. Hep birlikte olacağız. Bir çicekle bahar gelmez. Bizim çok büyük bir kalbimiz var ve bu kalpte herkese yer var. Bu da bizim farklılığımız. Millet olma farkımızı da ayıran en büyük gönül ilişkimizdir. Sınırların hiçbir önemi yok. Gönül birliği (aşk) ne sınır tanır, ne tank ne de top…

Günlerimizi ve enerjimizi dedikodularla geçirmeyelim. Ülke siyasetini dedikodulara alet etmeyelim. Kulaktan dolma şeylerle siyaset yapmayalım. Komplekslerimizi ve benliğimizi yıkıp, önyargılarımızı yenip, ülke fertleri olarak ülkemizi nasıl ileriye götürebiliriz, ülkemize faydamız nasıl olabilir bunları münakaşa etme zamanımızdır. Gün bugündür, dünü yoktur.
Ülkemi ve milletimi çok seven biri olarak, çıktığım bu badireli yolda bana destek verenleri, dostluk platformunu maddi ve manevi olarak destekleyen Sivaslı hemşerilerimi, dava arkadaşlarımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Başta şahsımı, milli ve manevi değerlere sahip olarak yetiştiren, beni ben yapan aileme, anneme ve ülkeme şükran duyuyorum. Kosova, Bağımsızlık Savaşı döneminde Türkiye-Kosova arası köprüyü kuran ve Parlementolar Arası Dostluk Grubu’nu oluşturup, başkanı olan, Türk siyasetinin yetiştirdiği, dik duruşuyla tanınan, devlet ve siyaset adamı hemşehrim rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nu, ölüm yıldönümü münasebetiyle rahmet ve şükranla anıyorum. Kosova bağımsızlığı sürecinde kararlı duruşunu gösteren sayın Cumhurbaşkanım Recep Tayyip Erdoğan’a şükran duyuyorum.

Sivaslı hemşerilerime, şahsıma manevi desteklerini hiç esirgemeyen Sivas’ın genç ve dürüst siyasi ismi Murat Toraman kardeşime, İlbeyli dernek yöneticilerine, Sivaslı iş adamımız ve Fahri Konsolosumuz Hüseyin Kaptan bey ve ailesine, eski Sivas Valimiz Ali Kolat’a, rahmetli Valimiz Zübeyir Kemelek’e, eski Cumhuriyet Üniversitesi rektörümüz Faruk Kocacık’a, Cumhuriyet Universitesi Güzel Sanatlar Fakultesi Heykel Tıraş ögrencilerine, eski Sivas Belediye Başkanı Dogan Ürgüp’e ilişkilerimizin başlama dönemindeki katkılarına, başta Sivasspor Kulübü Başkanı Mecnun Otyakmaz ve kulüp yönetimine, eski Sivasspor Teknik Direktörü Roberto Carlos’a, Sivas Belediye Başkanı Sami Aydın’a, Sivas Ticaret ve Sanayi Odası’na, ilişkilerin devamlılık sürecinde katkı sağlayan Cumhuriyet Üniversitesi rektörümüz Alim Yıldız’a heyetlerimizin İstanbul’da ağırlanması konusunda ev sahipliği yapan Medicana Sağlık Grubu Genel Müdürü Ozan Yaşar’a, heyetlerimizi Ankara’da karşılayan ve ev sahipliği yapan, ortağım Sivaslı iş adamı Ünal Erdaloğlu’na, Kosova’nın Türkiye büyükelçisi Avni Spahiu’ya, Kosova Dışişleri Bakanı, eski Cumhurbaşkanı, Başbakan Yardımcısı Behgjet Pacolli’ya, Kosova Devlet Bakanı Rasim Demiri’ye, öğretmenim politika bölümü dekanım Buyar Dugoli’ye, Sivas dışında eski Konya Valisi Aydın Nezih Doğan’a, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek’e, Cumhurbaşkanımızın Balkan Başdanışmanı Sabri Demiri’ye ve bu köprüyü kurmakta emeği geçen bütün Kosovalı gönüldaşlarımıza, hemşerilerimize, Kosova adına saygılarımı paylaşmak istiyorum ve selamlıyorum. Sivas için birşey yapmayan, “Ben Sivaslıyım!” demesin…


YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.