Uzun yıllardır Kosova’da yaşayan ve dönem dönem Sivas’ta çeşitli etkinliklere imza atan Kangallı hemşerimiz Mehmet Yarar ile, Kosova ve Sivas’a dair güzel bir söyleşi gerçekleştirdik.
KOSOVA’YA GİDİŞİNİZ NASIL OLDU?
Kosova’ya adım attığımda havalimanında gördüğüm manzara toz toprak etraf küçük bir havalimanıydı. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu Başkanın dostlarından olan şuan ismini unuttuğum bir Kosova polisi ve sivil bir vatandaş karşıladı ve beni mütevazı bir eve yerleştirdiler. Havalimanından şehre kadar büyük büyük askeri araçlar her yerde dolaşıyor ve askeri kontroller yapılıyordu. Allah’ım demiştim, kaderim buradaysa dönmek yok dedim kendi kendime. Türk olduğumu anlayanlar insanlar, saygıyla karşılamaları beni gerçek dünyamı fark etmemde önemli etken oldu.
KOSOVA’YA ALIŞMANIZ KOLAY OLDU MU?
600 yıllık ecdadımızın geçtiği topraklarda Amerikalıların, Almanların gezmesi bende çok büyük bir iz ve yara bıraktı. Bir gece düşündüm hayatını örnek aldığım Muhsin Başkandan esinlenerek tek başına neler yaptığı gözümün önüne geldi ve cesaretimi toparladım. Burada kendi çapımda kısa sürede çevre yaptım. Eski bir araba kiraladım ve yanıma Arnavut arkadaşlarımı alıp, savaşlardan şehit olan kişilerin mezarlarını ziyarete başladım. Daha sonra ise köyleri gezmeye başladım. Özellikle savaşın en kanlı geçtiği bilinen ve ilgimi çeken Skenderaj ve Drenica’ya yoğunlaştım.
ADEM JASHARİ’NİN İDOLÜNÜZ OLDUĞU SÖYLENİYOR, NEDENİNİ ÖĞRENEBİLİR MİYİZ?
Adem Jashari, savaşta son kurşuna kadar dayanıp, bütün aile ferdini Kosova’nın kurtuluş mücadelesine vermiş bir kahramandır. Her yerde resmini görüyordum. O benim idolüm oldu. Evini ziyaret ettim. 2003 anı defterinde hatırlıyorum, “Artık yalnız değilsiniz, bir Türk evladı daha ailenize katıldı. Saddam gibi kaçıp deliğe girmeyip kurtuluş mücadelesi reise yakışanı yapmışsınız” yazıyordu. Bu cümleyi oradaki Arnavut kardeşlere tercüme yapan tercümanım söyleyince, beni kucaklarına bastılar. Yaşlı bir dedenin gözyaşları dolduğunu hissetmiştim ve bende hüngür hüngür ağladım. Bana Adem Jashari hayatını anlatan kitapları hediye olarak vermişlerdi. İşte o gün ben yeniden doğdum.
Bütün kararlılığımla Kosova ve Türk dostluğu için çalışacağımı kendime söz vermiştim ve artık Sivas benim için yoktu. Hatta ailemi çok uzun süre aramadım. 5 yıl Türkiye’ye gelmedim. Kendimi birden büyük bir cemiyetin zor ve çamurlu bir yolu içine girdiğimin de farkındalığını biliyordum. Türklük adına lobicilik yapanlar tek tek merceğe alındığını da biliyordum.
KOSOVA’YA GİTTİĞİNİZ YILLARDA İLK İZLENİMİNİZ NE OLDU?
Kosova’ya gittiğimde, camlardan perdeler sallanıyor, barut kokusu ve iç hesaplaşmaların olduğu bir süreç yaşanıyordu. Türk Eşgüdüm Ofisi, konsoloslukta yatıp uyuyorlardı. Adeta ofislerinden dışarı çıkan yok ve meydan boş bir halde. Türkiye tarafı kapalı ve diplomasi trafiği yoktu.
Meydanda Türk polisi, askerimiz ve çok sağlam özel hareketçilerimiz vardı. Polis teşkilatı gerçekten sağlamdı. 2005 yılında görünmeyen bir yapılaşma başladı. O konu biraz derin. O konuyu dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayip Erdoğan’a özel mektubumda da bildirmiştim. O dönemde tedbir alınsaydı, buradaki teşkilatlara biz hakim olurduk ama geç kalındı. Çünkü Türkiye’nin içerde problemlerle uğraşmakla bize geç ulaşıldı. Bu konular bir gün bize sorulunca, real gerçekleriyle masalarda yıllardır gizli kapaklı mücadelesini verdim. şahsım olarak korkmadan tek başıma, bir uç beyi olduğumu da biliyordum.
KOSOVA’DA HERŞEY RAHATMIYDI? NE GİBİ ZORLUKLARLA KARŞILAŞTINIZ?
Türk polis kontenjanındaki yapılanmanın başlaması her yeri sardı. Bizi aforoz etmeye başladılar. Sebep kendi kafama göre programlar yapıyor olmamdı. Onlara göre kimseyi dinlemiyormuşum. Aslına bakarsak saflarına girmediğim için diyebilirim… Onlar beni aforoz ettikçe daha çok çalıştım.
KOSOVA’DA NELER ÜZERİNE YOĞUNLAŞTINIZ?
Halka kendimi sevdirdikten sonra sporcu olduğum için bütün tekvando kulüplerini zamanla teşkilatlandırmıştım. Kosova genelinde bütün kulüpleri toplayıp federasyon oluşturduk. Bende onların Onursal Başkanları oldum. Çocukluktan beri spor yapıyorum ve Tekvandocuyum. 2010 Kosova’da düzenlenen uluslararası tekvando turnuvasında tek ringe çıkan Türk bendim ve tek Türk şampiyonda ben oldum. Hatta Sivas’ta o zamanlar günlük yerel gazete olan Hürdoğan’a kadar güzel başlıklarla bana yer verilmişti.
KOSOVA’DA TEK TÜRK ŞAMPİYON TEKVANDOCU SİZSİNİZ.
PEKİ SİVAS’TAN SİZİ TEBRİK ETMEK İÇİN ARAYAN OLDU MU?
Sivas’ın o dönemlerin Valisi Ali Kolat, bana telefonla ulaşarak, hem tebrik etti hem de yanımda olacaklarını söylemişti. Ayrıca Kolat, beni Sivas’a davet etti. Bizde en kısa zamanda Sivas’a resmi davetlisi olarak gidecektik. O dönemin Sivas Belediye Başkanı Doğan Ürgüp’ye aynı şekilde arayarak tebrik etti. Sivas’tan bana destek geldiğini anlayınca faaliyetlerime daha da yoğunlaştırmamda bana moral olmuştu.
SİVAS’A İLK ZİYARETİNİZ NE ZAMAN OLDU? BU ZİYARETLERİNİZDE NELER GERÇEKLEŞTİRDİNİZ?
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nda, 20 kişilik Kosova savaş çocuklarıyla Sivas’a hareket ettik. Geldiğimizde Sivas’ın tekvando sporcularıyla, Kosova Sivas tekvando turnuvasına Sayın Valimin ev sahipliğinde stadyuma doğru yol aldık. O dönemin Belediye Başkanı Ürgüp, bütün sporcularımızı tepeden tırnağa kadar giydirdi. Kosova gençliği Sivas’ı gördü ve ilgilerini çekmeye başladı.
Aradan geçen kısa bir süre sonra Sivas Muhsin Yazıcıoğlu Bisiklet Yarışına katılmak üzere, Kosova Bisiklet Federasyon Başkanı ve sporcularla yine Sivas’a geldik. Arkasından Kosova Sağlık Bakanı Ferid Agani dostuma söyledim. Sivas’a uç dostluk mektubu yazdı bakanımız. Dönemin Valisi Rahmetli Kemelek Valime, Belediye Başkanı ve Rektöre, Bakan adına mektupları Sivas’a gelip teslim ettim. Dostluk artik her geçen gün yükseliyordu ve yakınlaşıyordu.
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi ile Priştine Üniversitesini kardeş yaptırdım o dönem. O dönemin Rektörü Faruk Kocacık’a tekrar teşekkür etmek isterim. Büyük katkısı vardır bu çalışmamda. Kolat Valime, Doğan Ürgüp Beye ve rahmetli Valimin çok emekleri var bu kervanda.
Akabinde Kosova tekvando takımı bir yıl sonra, Rumi çocuk oyunları uluslararası maçında Konya Valimiz Aydın Nezih Doğan’ın dikkatini çektiğimizi öğrendik. Sayın Konya Valimin Talimatıyla tekvando ekibimizle Konya’ya gittik. Yine Kosova basını bizden söz etmeye başladı. Artık halkın tamamen içine, gönlüne girdiğimi hissediyordum. Bu etkinliğin ardından bir yıl sonra yine Konya TV bizi canlı yayına davet etti. Programda Kosova Türkiye arası ilişkiler üzerinde durduk.
Zamanla yabancı temsilciliklerin artık dikkatini çeken biri olduğumu farkındaydım. Yabancı misyonerlerin etkinliklere davetiyeler artık başlamıştı. Özel konularda bile. Yüz yüze paylaşılacak meseleler tabi ki ayrı.
Beni tek üzen bütün ülkedeki temsilcilikler takdirle hayranlıkla bu maratonu beğendikleri halde, Türkiye Cumhuriyet Büyük Elçiliğinin beni muhatap almaması oldu. Bir gün olsun özel bayramlarımıza davet edilmemiş olmam, hayatım boyunca bana verecek en büyük üzüntü olduğu içimden çıkmayacak.
KOSOVA SİVAS DOSTLUK PLATFORMU KURULUŞ FİKRİ NASIL ORTAYA ÇIKTI?
Sivaslı hemşerim Çocukluk yıllarından tanıdığım hem Doktor olan hem de İlbeyliler Dernek Başkanlığı yapan Mesut Aciöz’e, Sivas’a geleceğimi ilettim. Facebook’ta hesabımızdan yazıştık. Bunu duyduğunda kendisi çok sevindi. Kendisine, Sivas’ta dernek başkanısınız, İlbeyliler büyük bir nüfus. Ayrım gözetmeksizin bütün dernekleri davet edin. Sivas Kosova Dostluk platformunu kuralım dedim kendisine. Oda bana Seve seve cevabını verdi.
Sivas’a geldim ve platformumuzu İlbeyliler Derneği Sivas’ın en önemli iş adamlarımız, medya ve politikacıların katılımıyla kurduk. Tesadüfen kaptanlar grubu Başkanı Hüseyin Kaptan Beyi tanıma fırsatım oldu. Hemşerim olarak sevdim. Bize gelip üzerimize ne düşerse yapalım diyerek telefon numarasını takdim etti. Çok memnun olmuştum. Artık yeni bir abim olmuştu. İzmir’de, o dönemin Başbakanı Recep Tayip Erdoğan’ın katılacağı Balkan şurasına davetliydim. Kaptan abime bende sizi davet ediyorum buraya buyurun dedim. Sağ olsun kırmadı ve Ankara’dan bir heyetle İzmir’e geldi. Balkan şurasında balkanlı olmayan iki Sivaslı biz vardık. Başbakanımıza çok özel hediye yaptırmıştık. O gün artık çok sağlam dostluklar başlamıştı. Artık Kosova’daki varlığımız her yerden duyulmaya başlamıştı. Hüseyin Kaptan’ı platformumuzun onursal Başkanı yaptık. Artık oda bir Kosova sevdalısıydı. Neredeyse bütün Sivaslı işadamlarını aldılar bu platforma. Türkiye Kosova dostluk maçını izlemeye Kosova’ya dahi geldiler. Bakanlarla önemli görüşmeler yaptırdık kendilerine. Arkasından Kosova büyük elçisi Avni Spahij’u Sivas’a ailesiyle davet ettik.
Cumhuriyet Üniversitesi’nde konferansa katılan 20 öğrencilik grup arasından Kosova’ya götürmek için çekiliş düzenledik. Bu organizasyonun bütün masraflarını Kaptan Başkanımız karşıladı. 2 öğrenciyi Kosova gezisi yaptırdık. Akabinde Cumhuriyet Üniversitesine Kosova’dan gelen üniversite heyeti ile beraber Adem Jasari dostluk parkı yapımı ve açılışını gerçekleştirdik.
Artık biz Kosova halkının gönlünde olmayı başarmıştık. Kosova halkı Sivas’ı tanımıştı. Ve Kosova elçiliği ve dış işleri Bakanının bürokratlarının oluşturduğu kanat neticesinde, Hüseyin Kaptan Başkanımı Kosova fahri elçisi olmaya götüren bir süreç bitmişti. Hayırlı uğurlu olsun, Sivas’a ve Türkiye’me.
Sonuç olarak bakınca kendimiz için yaşamadık ama ebedi yaşayacak dostluğu körükledik ve ateş gibi sardık inanırsanız başarırsınız ve idealleriniz önünde taşlar toprak olur. Sivaslı hemşerilerime saygıyla selam gönderiyorum. Değerli insanlarımızı yaşatalım.