Devletin tepe yöneticilerinin de zaman zaman ifade ettiği gibi, eğitime yapılan yatırımların tam karşılığı alınamadı, istenen seviyeye gelinemedi. Hatta bazı yabancı gazetecilerin video paylaşımlarında da sık sık belirtildiği üzere, yetiştirilen nesle bakılarak bir ilerlemeden ziyade gerilemeden dahi söz eden, bu minvalde iddialarda bulunanlar oldu. Elbette bu durumun ilk akla gelen sebeplerinden biri, “başkasının sopasıyla dövüşe gitmemizden” kaynaklanmaktadır. Hem başkasının sopasıyla dövüşüyor hem de bu başkasının sopasının hakkını da veremiyoruz. Bu ve benzeri gerekçelerle, bu başlıktaki üçüncü yazımızda da bizi biz yapacak olan “Nebevî Maarife-Efendimizin eğitim anlayışına” dair bilgi paylaşımlarına devam ediyoruz.
Nebevi Maarif 3 (Peygamberimizin Eğitim Metodları)
İyi bir eğitim talebi her dönemde istenmiş bunun gereği için de maddi külfetler dâhil birçok sonuca katlanılmıştır. Kayıt dönemleri öncesinde veliler, okullara ziyaretler düzenlemekte, okul idarelerini sıkıntılara da sokarak “iyi öğretmen” talebinde bulunmaktadırlar. Buna mukabil; öğretmenlerimizin “iyi veli, iyi öğrenci” talebinde bulunma hakları olmasa da bilme-öğrenme sürecinin baş aktörü öğrencinin, talep eden olması yani “talebe” olması gereklidir. “Öğrencide öğrenmeye karşı açlık duygusu bulunmalı eğer yoksa bu his uyandırılmalıdır. Efendimiz bunu başarmıştır… O, insanları ilmi yaymaya da teşvik etmiştir. Hazır olup dinleyenler burada bulunmayanlara işittiğini anlatsın buyurur… Eğitimci tavsiye ettiği meseleleri uygulamalıdır. Kendisini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez. Kur’an-ı Kerim’de: “Niçin yapmadıklarınızı söylüyorsunuz?” diye ferman edilir. Ayrıca bildiğini yaşamayan âlimler, kitap yüklü merkeplere benzetilir.
Öğretmenin ahlak ve fazilet sahibi, örnek bir insan olması, güneşin parlaması kadar zaruridir. Isınmayan soba ısıtmadığı, ışıklanmayan lamba aydınlatmadığı gibi, güzel sıfatlarla süslenmeyen eğitimci de başkalarını eğitemez. Eğitimle yakından ilgilenenler bilirler ki, öğrencinin başarısında öğretmenin sevilmesi büyük rol oynar. Hocasını sevmeyen talebe onun dersini de sevmez.” Başarılı eğitimci, kendisini sevdirerek işe başlamalıdır. Öğretmenin, farklı mizaca ve yeteneğe sahip öğrencilerine kendisini sevdirmesi, öncelikle onları tanımasıyla ilişkilidir. “Peygamber Efendimiz, muhataplarını tanımak da benzersizdir. Muhataplarının kabiliyetlerini, seviyelerini ve ihtiyaçlarını tespitten sonra ders vermiştir. Eğitim anlayışında ferdi eğitim önemli bir yer tutar.”(12)
Hz. Muhammed (sav), öğreteceği konuyu anlatmadan önce yeni vereceği bilginin altyapısını yaşanılan çevreden benzetmeler yaparak hazırlamıştır. Öğrettiği bilgiyi geçmiş deneyimlerle, yaşantılarla ilişkilendirmiştir. Duygu ve düşüncelerle ilişkilendirmiş, ashabını soru sorarak yönlendirmiştir.” (13)
Malumunuz; eskiden eğitim-öğretim kavramları yerine tâlim-terbiye kavramları kullanılırdı. Eğitim ya da maariften murad bir yönüyle de terbiyedir. “Terbiye, kulu dini ve dünyevi görevlerini yerine getirebilecek bir kemale ulaştırmaktan ibarettir. Maarif süreci, genellikle iki farklı kavramla ifade edilir. “Eğitim ve öğretim iki ayrı unsur değil, birbirine sımsıkı kenetlenmiş bir bütündür. Peygamberimiz eğitirken öğretir, öğretirken de eğitirdi. (14)
Eğitim ömür boyu süren bir yolculuk olmakla birlikte, bu konudan bahsedilirken ilk akla gelen çocuklar ve dolayısıyla çocuk eğitimidir. Çocuk eğitiminde önemli hususlardan biri, günümüzün moda tabiriyle “empati” yani kendimizi çocukların yerine koyabilmektir. Peygamber Efendimiz; “Kimin çocuğu varsa, onunla çocuklaşsın.” “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” “Çocuğun küçüklüğündeki yaramazlığı, büyüdüğünde aklının çok olduğuna işarettir.” “Allah’tan korkun ve çocuklarınız arasında adaleti gözetin.” v.b hadisi şerifleriyle çocuk eğitimindeki temel ilkeleri ortaya koymuştur. (15)
Çocukluk evresi ve hemen devamındaki gençlik döneminde eğitim, ailelerin özellikle dikkat etmeleri gereken günlerdir. Çocuklarının örnek aldığı ebeveynler de kendilerine Peygamber Efendimizi örnek almalıdır. “Eğer biz aile bireyleri, O’nun hayata dair tutum ve davranışlarına dikkat ederek, kendimize model olarak alır ve pratiğe aktarırsak, genç, çocukluğundan itibaren bunu göreceği için ergenlikte herhangi bir çelişkiye düşmez. Aksi takdirde yetişkinliğin temel dürtüsü olan bağımsızlık ve eleştirellik, önce ailenin dini ve fikri yapısını eleştirmeye başladığı için gördüğü çelişkiler, dinden soğumasına yol açabilir. Eğer dindar aile, öğretilerini içselleştirmez ve uygulamalarında samimi olmazsalar, çocuk ergenlik aşamasında öğretilenleri reddeder; ama onlar samimi ve içtenseler, öğretilenleri unutsa bile öğretilme biçimini ve samimiyetlerini unutmaz.” (16)
Ergenlerde, kişilik ve benlik gelişme evresi daha güçlü olduğu için güç, itaat, ceza ve ödül kaynaklı bir disiplin yerine sevgi kaynaklı disiplini öncelemeliyiz. Çünkü ceza kısa süreli bir etki gösterir, ödül ise çocuğu doğallığından çıkarır, ödülsüz bir şey yapamaz hale gelir. Beklediği ödül gelmezse, hayal kırıklıkları yaşar, bunun sonucunda çocuk kolayca ilahi yardım konusunda fikir değiştirir, kişisel çıkarlardan başkalarını düşünmeye geçiş zorlaşır. (17)
Es-selam
D E V A M E D E C E K
12 –“Peygamberimizin Eğitim ve Öğretimle İlgili Sözleri (II)”, Prof. Dr. M. Şevki AYDIN, Hz. Muhammed(s.a.v.)in Eğitim Anlayışı, Eğitimde Birlik Derneği Kültür Yay. Ankara, 2011 İkinci Baskı iç: s:40-41)
13- “Nebevî Metot Işığında Yapılandırmacı Yaklaşım (II)” Duygu Kaçaranoğlu, Hz. Muhammed(s.a.v.)in Eğitim Anlayışı, Eğitimde Birlik Derneği Kültür Yay. Ankara, 2011 İkinci Baskı iç: s: 69-71
14- Y.a.g.m. s: 39
15- “Peygamberimizin “Bir Sosyal Model” Olarak Sunumu”, Prof. Dr. M. Mevlüt UYANIK, Hz. Muhammed(s.a.v.)in Eğitim Anlayışı, Eğitimde Birlik Derneği Kültür Yay. Ankara, 2011 İkinci Baskı iç: s: 119)
16- Y.a.g.m. s: 117. (Allport, 2004 :50-51’den aktarım.)
17- Y.a.g.m. s: 119 (Allport, 2004:50’den aktarım)
Büyük Sivas Haber