DOLAR 34,5915 % 0.44
EURO 36,5983 % 0.82
STERLIN 43,7348 % 0.66
FRANG 39,0550 % 0.72
ALTIN 2.903,31 % 2,34
BITCOIN 90.728,01 0.463

Nesrin Öztürk Salgar “TÜRKİYE’DE TARİHSEL SÜREÇTE ÇOCUK OLMAK”

Yayınlanma Tarihi : Google News
Nesrin Öztürk Salgar “TÜRKİYE’DE TARİHSEL SÜREÇTE ÇOCUK OLMAK”

Türkiye’de çocuğa batıda olduğundan daha erken zamanlarda ilgi ve özen gösterilmiştir. Ama maalesef ki bu konuda kaynaklar yetersizdir. Çünkü bu konunun bilimsel olarak incelenmesi önemsenmemiştir.

Ortaçağın sancılı süreci ülkemizde bu kadar net yaşanmamıştır. Fakat burada bir parantez açılmalı özellikle kız çocuklarının durumu, çocuk işçiler, çocuk gelinler gibi toplumsal sorunlar ülkemizde epeyce süredir yaşanmaktadır. İslamiyetten önce Türk toplumlarında çocuğa önem verilir. Çocuğu olmayana kötü gözle bakılırdı. Çocuk sahibi olmak hem erdem hem güç sahibi olmak demekti. Çocuklar başıboş bırakılmaz aileye yük olarak görülmezdi. Aksine ailenin, devletin geleceğin yöneticisiydi. Bu yüzden çocuk iyi yetiştirilmeliydi. Kadın ve çocuk hür bireylerdi.

Farabi’nin görüşleri bu dönemde çok önemlidir. “Çocuklar, karar verme yeteneği güçlü ve sorumluluk sahibi olarak yetiştirilmelidir. Disiplinler çok sert olmamalıdır.” Der.

İbn-i Sina’ya göre; çocuk fazla baskıya maruz bırakılmamalı hatası uygun bir dille söylenmelidir. Batıdaki dayakçı zihniyetin tersi yöndedir.
Gazali, çocukta oyunun önemine vurgu yapar. Yunus Emre, Mevlana, Nasrettin Hoca gibi daha bir sürü isim çocuklara ve onların eğitimine önem verilmesi gerektiğini dile getirmişlerdir.

Türk-İslam toplumlarında çocuk yedi yaşına kadar masum ve günahsız olduğu fikri hakimdir. Bu dönemde çocuğun masumiyetine ve yaşına uygun eğitimlere önem verilirdi. Kızlara da erkekler gibi özen gösterilirdi. Sonsuz otorite baba olmasa da baba belirgin bir role sahiptir.
Osmanlıda çocuklar geniş ailelerde büyür ve çocuk bütün ailenin sorumluluğundadır. Fakat ilk öncelikli sorumluluğun annede olduğunu söylemek yanlış olmaz . Osmanlıda anne ön planda çünkü kadınlar daha çok evdedir. İş gücünün bir parçası değildir. Bu sebeple anne-çocuk ilişkisi daha kuvvetlidir.

Baba Figürü Nasıl ?
Baba, sevgisini pek göstermeyen ihtiyaç halinde çocuğa ceza veren konumdadır. Otorite ve gücün sarsılması istenmemektedir. Çocuğu seversen şımarık olur düşüncesi anlayışı bu döneme dayanmaktadır. Bu dönemin çocukları baba sevgisinden mahrumdur. Cumhuriyet döneminde de bu aile tablosu devam etmektedir. Her iki dönemde de dayak ve korku en çok kullanılan disiplin yöntemidir. Diğer bir korku yöntemi ise (öcüler) olmayan varlıklar üzerinden çocuğu ürkütmektir. Doğa üstü varlıklar, (cinler, periler, al karıları) masalsı yaratıklarla çocuklar sindirilmeye çalışılınırdı. Çocuk yaramazlık yaptığında polise ve arabacıya verilmekte tehdit edilirdi. Bu şekilde verilen cezalar ve korkular çocuğun ezik içe kapanık olmasına yol açmaktadır. Sürekli birine verilmekte tehdit edilen çocukta sevilmeme ve terk edilme korkusu vardır. Polisle korkutulan çocuk ise büyüdüğünde kötü bir durumla karşılaştığında polise gitmekten korkarak ya da polisten kaçarak başına daha kötü işler açabilir. Maalesef ki bu korkutma yöntemi hala devam etmektedir . Çünkü okumamazlık ve cehalet devam etmekte bazen de sanırım anneye babaya uygulanan muamele çocuğa aktarılıyor .
Hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminde çocuklara küçük yaşlarda dini eğitim verilmeye başlanmaktaydı . Her iki dönemde de kitap okuma sevgisi var. Osmanlıda daha çok dini içerikli kitaplar, Cumhuriyet döneminde ise millet sevgisi ve kahramanlık hikayeleri içeren kitaplar okunmaktaydı. Bu sayede çocuklar düşünmeyi ve hayal kurmayı öğrenirdi. Buradaki eleştiri şu olabilir yaşına uygun olmayan oyun çağında 4-5 yaşındaki çocuğa baskı yaratarak zorlayarak bunu yaptırmak.

Çocukların arkadaşları her iki dönemde de önemlidir. Kız kızla, erkek erkekle arkadaşlık etmeli. Komşu bile çocuğun üzerinde söz hakkı sahibiydi. Toplumsal baskı ve çevre baskısı var.

Cumhuriyet döneminde okuldan arta kalan zamanlarda çocuk bir tanıdığın yanında çalıştırılırdı. Okul eğitimine her iki dönemde önem verilmiş Osmanlıda fiziki okul olmadığı için çocuklar 4 yaş civarı dini eğitimle başlayan eğitime camide devam ediyordu. Cumhuriyet döneminde fiziki okul yapısından bahsedilir. Ailede sıkça başvurulan dayak okulda da disipline etme aracıdır. Ailelerde öğretmenlere (eti senin kemiği benim cümlesini hatırlarsınız ) muhakkak bu hak verilirdi.

Cumhuriyet sonrası dönemde annelerin korumacı ve müdahaleci tavrı çocukların disiplini konusunda zorlanma yaşamasına sebep vermiştir. Çocuklar annelerinin hoşgörüsüne sığınarak otorite boşluğundan iyi faydalanmış baba öğretmen ve diğer aile büyükleri çocuklar üzerinde otorite kurmakta zorlanmışlardır. Bu dönemde aile ve evlilik birliği çok önemli çünkü çocuğun ilk eğitimi ailede başlamaktadır.
Hala en büyük sorun kız çocuklarının eğitimden mahrum bırakılmasıdır. İş dünyasında bile hala erkeklere değil kadınlara “çocuk sahibi olmayı düşünüyor musunuz?” Soruları soruluyor. “Kısa zamanda evlenmeyi düşünüyor musunuz?” soruları soruluyor. Üst düzey yönetimlerde kadınlara hak verilmiyor.

Uzun zamandır çocukların yararı için hiçbir yerde ihmal edilmesin, eziyet edilmesin, temel hakları elinden alınmasın diye tüm dünyada yasalar ve kurallar oluşturulmuştur.

Sivas Haber– Sivas Haberler




YORUM YAP