Cemil Duymaz’ın “Ayasofya İslam’ın Bu Ülkedeki Nişanıdır” başlıklı köşe yazısı;
“Ayasofya İslam’ın Bu Ülkedeki Nişanıdır”
Sular ısınmak için hazır. Daha doğrusu suları ısıtmak için artık herkesin bahanesi hazır. Biliyorsunuz uzun zamandır hem ülke olarak hem de dünya olarak Covid-19 virüsü ile ciddi şekilde mücadele ediliyor daha doğrusu virüs bahane edilerek kurulacak yeni dünya düzenine tüm ülkeler ikna olsun isteniliyor. Masum bir virüs olmadığı gayet aşikar ama bu mücadele etmemeyi gerektirmiyor. Şükür olsun ki devletimiz hem virüsle mücadele konusunda hem de perde arkasında oynanan satrançta doğru hamleler yaparak oyunda yenilen taraf olmuyor. Konuyu pandemiden çıkartıp fotoğrafı başka bir tarafa çekelim.
Biliyorsunuz Ayasofya ile ilgili gelişmeleri. 90 yıla yakındır müze namıyla kızağa çekilen Ayasofya şükür olsun ki tekrar namaz kılınacak hale geliyor. Ayasofya’nın aslına dönmesini isteyen ve “yeniden Kilise olsun“ diyenlere illa ki cevap vermem lazım. Evet Ayasofya kilise olarak yapıldı. Ama Ayasofya Fatih’in İstanbul’u fethinden sonra camiye çevrildi. Çünkü Osmanlı fethettiği her beldede oranın en büyük Kilisesini camiye çevirirdi ki bunun manası şu: Burası artık İslam toprağı ve bu kilise de artık İslam’a hizmet edecek bir camidir! Yani bu kılıç hakkıdır! Yani bu İslam’ınnişanıdır! Yani bu İslam’ın mührüdür! Ancak dikkatten kaçmaması gereken şudur; fethedilen beldelerdeki diğer kiliselere ya da sinagoglara dokunulmamıştır. O mekanlar yine kendi dindaşlarına hizmet etmeye devam eder ve etmiştir. Aksi olsaydı yani Osmanlı girdiği her bölgede asimilasyon yapsaydı hala Avrupa’da ciddi oranda Müslüman vardı. Osmanlı kimsenin ne diniyle uğraşmıştır ne de diliyle. Tarihi bilmeyen öküzlerin bunu anlamasını zaten beklemiyorum. Neden müze yapıldı onun cevabını bulmak isteyenler yakın tarihimizin İslam’a bakışını ve uygulamalarını gözden geçirirlerse bir sonuca varabilirler. O bakışın ne olduğunu merak edenler varsa “Laiklik sen neymişsin be” isimli köşe yazımı siteden aratarak bulabilirler. Sonuç olarak Ayasofya yine İslam’ındır. Ha müzeden yeniden camiye çevirmekte öyle kolay değildir. Bu kararı ister siyaset vermiş olsun ister hukuk sonuç kesinlikle doğrudur. Bu adımı hükümetin oy kaybettiğini ve oy devrişmek için kullandığını söyleyen herkese saygı duyuyorum. Ama bu cümleyi her duyduğumda kahkahalarla duruma tepki verdiğimin bilinmesini isterim ve o kahkahama saygı duyulmasını rica ediyorum. Bu adım ülkeye birilerinin zamanında vurduğu zincirin kırılan ilk halkası. Yakın zamanda ve ilerleyen dönemde daha çok halka kırılacak haberiniz olsun. Muhatapları bilir Ayasofya’nın yeniden cami olması beklenen zatın gelişinin en büyük müjdesidir.
Ülke gündemi pandemi ile Ayasofya arasına sıkışmışken etrafımızda olup bitenleri de gözden kaçırmamak lazım. Ermenistan Azerbaycan’a saldırdı ve iki ülke savaşın eşiğinde. Bizde tüm gücümüzle Azerbaycan’ın yanında olduğumuzu açıkladık. Aslında bu hamleyle mesajı Rusya’ya veriyoruz. Çünkü fitilin ateşlenmesini isteyen taraf Rusya. Diğer tarafta ise biliyorsunuz Libya’nın meşru hükümetinin yanında yer alıyoruz ve Doğu Akdeniz’deki yer altı kaynaklarıyla ilgili hayati anlaşmalar yaptık. Bu anlaşmanın ne demek olduğunu anlamayanlara şöyle söyliyim. Bu hamle Doğu Akdeniz’i kimseye bırakmayacağımızı ve her atılan adımda bizden izin alınacağının ilanıdır. Diyelim ki İsrail, Suriye ya da Mısır doğalgazını ya da petrolünü denizin altından borularla götürecek. Yapamaz! Türkiye’den izin almak zorunda. Daha açık söyliyim mi? Doğu Akdeniz Türk gölüdür. İtiraz eden var mı? Anlamayan var mı? Devam ediyorum… İşte bu nedenle yanında olduğumuz Libya’ya başta Fransa olmak üzere Rusya ve Mısır eliyle İsrail çökmek üzere. Darbeci Hafteri destekleme nedenleri de bu. Libya’yı ele geçiren Doğu Akdeniz’deki yeraltı kaynaklarının sahibi olacak. Bu oyunu Türkiye bozunca onlarda bozuldu. Rahatsız olmalarının, kıvırmalarının, kıvranmalarının nedeni bu. Müsaade buyurunda çıkacak petrolün ya da doğalgazın ekmeğini bu defa Müslümanlar yesin. Sakın Müslüman beldelerde çıkan petrolün kaymağını o ülkelerin insanlarının yediğini söylemeyin başlarım yine kahkaha atmaya.
Libya’da Türkiye’nin sahada olmasını istemeyen Fransa, Rusya ve İsrail haliyle direk bize çıkın gidin diyemiyorlar. Fransa Türkiye’yi şikayet ediyor, Ruslar darbeci Hafter’e silah gönderiyor yerli üretimimiz olan silahlarımız ortalığı hallaç pamuğu gibi dağıtıyor. İsrail desen Mısır’ın eli kanlı lideri Sisi üstünden bize gözdağı veriyor. Sisi Libya’ya askeri müdahalede bulunacaklarını açıklıyor. Buyursun Sisi Libya’ya saldırsın nasıl bir cevapla karşılaşacak hep beraber görelim. Altını bir kere daha çiziyorum anlamayanlar için. Türkiye eski Türkiye değil. Nasıl bir güce erişildiğini Sisi’yi tokatlarken göreceğiz. Bu cümleye de burun kıvıranlar var muhtemelen ama görürüz sayın abim, görürsünüz muhteremler, görürsünüz paşam.