Öğretmenlik mi? Kolay iş.3 ay tatili var. Sonra milli, dini bayramları… Sömestr, hafta sonu derken yılın yarısında çalışmaz. Üstelik ek dersleri… İstediğin kadar giriyorsun değil mi o ek derslere?
3 Ay Tatili Olan Meslek Öğretmenlik
Yani bu durumda 7 gün 24 saat hiç kaçırmasan bir ayda araba bile alırsın. Bir de rahat meslek. Okulda çocuklarla birlikte yat, yuvarlan, gül, eğlen, salla başını, al maaşını. Evi de okula yakın tutarsan zaten rahatsın. Üstüne bir de özel ders mi? Artık krallığını ilan edebilirsin. Çünkü ilk ve ortaöğretim için 12 sene sen uğraşmadın. Sonra üniversite sınavında ter dökmedin. Üstüne eğitim fakültesinde yıllarca mezun olmak için çalışmadın. O da yetmedi KPSS’de
yol arkadaşlarınla kapışmadın. Ömrünün yarısı at gibi birileriyle yarışmakla geçmedi. Mülakattı, alan sınavıydı… Bunların hiçbiri seni ilgilendiren şeyler olmadı. Göreve ıssız bir dağ köyünde başlamadın. Kışın lojmanda ayakların titremedi. Aç, susuz yattığın günler olmadı. İdealist duygularla gittiğin köy okulunun kırık camlarını tamir edip duvarlarını boyamadın. Eksik olan ne varsa kendi cebinden alıp emeğini sonuna kadar harcamadın. Bir çocuğun
gözlerinin içine bakıp oradaki ışıltıda kendi çocukluğunu görmedin. Tek bir kelimeyi dahi nasıl kazandırırım diye düşünmedin. Bu ülkenin sana emanet edilmiş gençliğine sahip çıkıp yüceltmek için kafa yormadın. Sabah herkes “İşe gidiyorum.” derken sen “Okula gidiyorum.” demenin mutluluğunu ve heyecanını yaşamadın. Doğu ve Güneydoğuda Türkçeyi yeni öğrenen çocuklarla yaşadığın kültür şenliği ruhunda derin izler bırakmadı. Anlattığın konuyu anlayan gözleri görmek senin umurunda olmadı. Yeşeren tohumların senin eserin olduğunu bilmek içini aydınlatmadı. Öksüz, yetim çocukların annesi, babası gibi değildin. Onların sırdaşı, arkadaşı, ağabeyi, ablası, yoldaşı olmadın. Daha güzel bir dünyayı onlara nasıl bırakabiliriz diye düşünmek aklından bile geçmedi. Tek derdin aydan aya alacağın dolgun maaşla zenginliğin tadını çıkarıp TOKİ evlerine yazılmaktı. Bim’den aldığın bili bili yumurtaları
ve avokado yapraklarıyla sunulmuş harika kahvaltılarla kaliteli ve elit bir yaşamın tadına vardın. Youtube’da Tiktok’ta izlerken utandığımız videoları çeken yüce sosyal medya fenomenleri kadar olamasan da Nusret Kebap Evinde Dallas Texas Steakları her öğle yemeğinde afiyetle yiyebilirsin.
Çünkü senin yaptıkların herkes tarafından takdir görüp yüceltildi. Aldığın maaş haber kanallarında hep eksik gösterildi. Çünkü senin daha fazlasını hak ettiğini zaten herkes biliyordu. Dindar olan insanlar Hz. Ali’nin “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” düsturuyla, Atatürkçü nesil ise “ Milletleri kurtaranlar ancak ve yalnız öğretmenlerdir.” fikriyle seni alkışladılar. “Hocaaa sen şimdi bizim oğlanı okutacan da nolacak?” diyen velilerle hiç karşılaşmadın. Ülkedeki tüm sorunların öğretmenlerden kaynaklandığını savunan, öğretmen düşmanı bir kesimle hiç muhatap olmadın. Velilerin sözlü ve fiziksel şiddetine maruz kalmadın, hatta bu yolda ölmedin. Bir ülke maddi, manevi zayıflatılıp yok edilmek isteniyorsa işe önce eğitim seviyesini düşürerek başlanır. Neyse ki bizim insanımız eğitime, eğitmene, kültüre, kitaba oldukça saygılı. Japonya’da kişi başına yılda yaklaşık 25 kitap okunurken Türkiye’de 6 kişiye yılda bir kitap düşmesi zaten halkımızın bu konudaki duyarlılığının göstergesi. Tabii bu da senin kabahatin. İçi boşaltılmış, yozlaşmış programların sahipleri, hayatında bir kitap bile okumamış sosyal medya fenomenleri toplumda bu kadar saygı görüp alkışlanırken sen saygı görmüyorsan burada tek bir suçlu var. O da
sensin. Ama boşver sen, üç ay tatilin var senin. Pandemi döneminde bile hiçbir zaman göze batmadın. Uzaktan eğitim döneminde sınıf havasını teneffüs etmeden çocuklara nasıl faydalı olabilirim diye düşünürken senin yattığını zanneden insanların saldırısına hiç maruz kalmadın. Bir insanı kazanmanın ne kadar zor olduğunu bilmeyen, “Aç
kitabı, ver önlerine, biri okusun, hop ders bitti zaten.” diyen, işin ciddiyetinden bihaber toplum filozofları zaten hiç yaşamadı. Sınıfta kalmanın ve notun caydırıcılığının olmadığı bir sistemle öğrencilerini motive etmek için ter dökmedin. Üniversitede gördüğün, kültürümüzle alakası olmayan ithal eğitim modellerini öğrencilere uygularken oldukça verim aldın. Çünkü kendimize özgü bir eğitim sistemine hiçbir zaman ihtiyacımız olmadı. Eğitimle ilgili yeni yaklaşımlar öne sürülürken hep işin mutfağında olan öğretmenlerden fikir alındı. Öğrenmeyi öğrenme metotları yerine ezberci bir yaklaşımı benimseyerek mesleki hazzın zirvesini yaşadın. Kendini her daim Beyaz Zambaklar
Ülkesinde olmanın verdiği ferahlıkta hissettin. Bir de halinden şikâyet mi ediyorsun hoca? Aşk olsun sana…
Büyük Sivas Haber