Uçak, otomobil, cep telefonu, elektrikli oto derken, bu yazı dizimizin son bölümünü İHA-SİHA çalışmalarımıza ayırdık. Uçak, otomobil ve cep telefonu üretme gayretlerimizin nasıl engellendiğini önceki yazılarda aktardık. Elektrikli oto üretim çalışmalarımız ise devletimizin kararlı ve dik duruşu sayesinde hızla ilerliyor. Asıl büyük başarı öykümüzü ise İHA-SİHA’larımız yazıyor.
Uçak Araba Cep Telefonu Siha Elektrikli Oto Çalışmalarımız-4
Ülkemiz, seksenli yıllardan bu yana yoğun terör faaliyetlerinin yaşatıldığı, terör örgütleri aracılığıyla “vekâlet savaşlarının” sürekli olarak sahnelendiği bir coğrafyada bulunuyor. Bu coğrafyada bin yıldan fazla bir süreden beri bulunmamıza rağmen; bizleri, anayurdumuz olduğu sık sık hatırlatılan “Orta Asya Steplerine” geri göndermeyi yaşamlarının gayesi edinen “olimpos çocukları’na karşı koyabilmek ve taşeron örgütlerin hakkından gelebilmek için de “insansız Hava Araçlarına” ihtiyacımız var. Devletimiz bu bilinçle gerek satın alma yoluyla gerekse kendisi bu teknolojiyi üretmek için adımlar attı. Lakin her zaman olduğu gibi “siz üretmeyin, biz sizin maliyetinizden daha ucuz olarak size satalım” oyalamaları ile yıllar geçti.
Türkiye, özellikle 1990’lı yılların başında terör olaylarının ardından bölgede İHA’ların çok önemli bir güç olacağını, bu teknoloji henüz çok yeniyken anlayabilmiş ender ülkelerden biri. Bu nedenle ülkemizde İHA sistemlerinin geliştirilmesi ve TSK envanterine girmesi yönündeki çalışmalar, dünyadaki gelişmelere paralel olarak 1980’li yılların sonunda kendini gösterdi.
Meggitt firması üretimi olan Banshee sistemi, ilk insansız hedef uçağı olarak 1989 yılında TSK tarafından kullanılmaya başlandı. 1990 yılında TUSAŞ tarafından çalışması başlanılan İHA-X1 Şahit sistemi, ilk üretilen yerli İHA idi. 1992 yılında iki adet üretilmiş, ancak seri üretimi gerçekleşmemişti. 1993 yılında Almanya tarafından hibe edilen 5 adet Canadair firması üretimi CL-89 İHA’sıyla 1994 yılında uçuşlara başlandı. Fakat lojistik sıkıntılar ve kaza kırımlar nedeniyle sistem kısa süre içinde envanterden çıkarıldı.
Sonrasında dış kaynaklı tedarik sürecine paralel olarak, bu araçların yerli ve milli imkânlarla geliştirilmesi için kamu bürokrasisi adımlar atmaya başladı. Bu kapsamda Türk Havacılık ve Uzay Sanayii tarafından sırasıyla; İHA-X1 (1992), Turna- Keklik (1996), Pelikan- Martı (2003), Gözcü (2007), Öncü (2008), Şimşek (2012) ve en nihayetinde de ANKA insansız hava araçları geliştirildi. Ayrıca rotorlu İHA (2012) gibi çalışmalar da yapıldı.
Türkiye’nin 1990’lı yılların sonunda başlattığı ‘yerli-milli imkânlarla İHA geliştirilmesi’ projeleri önceki örneklerinde de olduğu gibi yine bürokrasiye takıldı. Söz konusu yerli projeler ‘ödenek olmadığı’ gerekçesiyle rafa kaldırılırken, İsrail ile Heron anlaşmaları yapıldı. Fakat İsrail’den alınan Heron’lar sürekli sorun çıkardı. Alınan Heron’lar çürük çıktı, milyonlarca dolar boşa gitti. İlk olarak 2005 yılında İsrail’den 1 adet Heron kiralayan Türkiye, 4 milyon dolar ödediği bu aracı 3 yıl kullandıktan sonra iade etti. 2007 yılında ise İsrail’den 3 uçak sistemli taktik İHA kiralandı. 15 milyon dolara kiralanan Heron orta seviyedeydi ve 18 bin feete kadar çıkıp, havada 6-8 saat kalabiliyordu. İsrail’in Aero-Star firmasından kiralanan bu uçaklar verimli bir şekilde kullanılmadığı gibi üçü de düştü. Aradan geçen zamanın ardından İsrail’den 188 milyon dolara 10 adet Heron satın almak için el sıkışıldı. (1)
Yani, bazı ülkeler; eski, bozuk, işe yaramaz İHA’ları bizlere satıp, üzerinden saatler geçen görüntüleri, anlık ileti olarak bizlere bildirerek, boş olan dağı-taşı bombalattırdılar. Böylece terörle esaslı bir mücadele verilemez oldu. Bu durum; “kötü komşu, insanı mal sahibi yapar” atasözümüzle ifade bulduğu gibi bizleri mal sahibi olmaya, gözümüzü açmaya itti. Geçmiş başbakanlardan merhum Necmettin Erbakan Hoca, 2009 yılında bugün milli İHA ve SİHA’ları üreten Baykar Firmasını ziyaret ederek projeye büyük destek verdi. Bu ziyaret çok anlamlıydı. Çünkü Erbakan Hoca, üstün teknoloji ile üretilen, askeri-sivil alanlarda dev projeler hazırlamış birisiydi. Kendisi, yeri ve zamanı gelince milli kurum ve şirketlere vermek üzere, teknoloji ve savunma sistemlerine dair projelerini saklamış, üretim aşamasında da yardım ve kontrol etmiştir.
İşte bu projelerini anlattığı insanlardan biri de İHA ve SİHA’ları geliştiren aileden biri olan Özdemir Bayraktar’dır. Yani, İHA ve SİHA’ların üretiminde Erbakan Hoca da rol almıştır. Özdemir Bayraktar’ın oğlu Selçuk Bayraktar ise hepimizin malumu olduğu üzere, daha üstün İHA ve savunma teknolojisi geliştirmeye devam ediyor. Bir Erbakan hayranı olan Selçuk Bayraktar aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadıdır ve PKK’nın ölüm listesinde yer almaktadır. 2014’te geliştirilip uçurulan İnsansız Hava Aracının kuyruk numarasına “TC:ERB:ERBAKAN” yazdırmıştır. Babası Özdemir Bayraktar da İTÜ Makine Mühendisliği Fakültesi’nde Necmettin Erbakan’ın öğrencisidir.(2)
Sonrası hepimizin malumu. Irak’ta, Suriye’de, Azerbaycan’da, Libya’da İHA ve SİHA’larımızın yaptıklarının canlı şahitleriyiz. Onlarca yıldır, Ermeni işgalinde bulunan Azerbaycan’ın Karabağ Bölgesi toprakları, Türkiye’den ithal edilen İHA (insansız hava aracı) ve SİHA’lar (silahlı insansız hava aracı) ile kurulan askeri üstünlük ile kurtarıldı. Irak ve Suriye’de PKK ve türevleri örgütlerin iflahı kesildi. Libya’da Hafter güçlerine hadleri bildirildi. “Akıncı”, İrtifa rekorlarının kırıldığı “Bayraktar TB2’nin sahneye çıkmasıyla Türkiye’nin askeri İHA ve SİHA alanında dünyanın önde gelen birkaç ülkesinden biri olduğu, çok sayıda yabancı tarafından dahi dile getirildi. “Kötü Komşu İsrail ve ABD’ye bağımlılıktan kurtulmak için başlattığımız çalışmalar bugün bizi sektörün lideri konumuna getirdi. Bu gerçeği; “Tarihin Sonu ve Son İnsan (The End of History and the Last Man)” kitabıyla tanınan ünlü ABD’li siyaset bilimci Francis Fukuyama, Türkiye’nin son yıllarda ürettiği silahlı ve silahsız insansız hava araçlarını ele aldığı yazısında, İHA’lar 2020’de Türkiye’nin bölgesel güç olarak yükselmesine önemli katkı yaptı, ifadelerini kullanarak dile getirdi.
2021 yılı güzünde artık TİHA’larımızdan yani “Taarruzî İnsansız Hava Aracı’ndan bahsediyoruz. Öyle ki; altı tonluk kalkış ağırlığıyla “uçan bir robot” olarak tanımlanıyor. Uçak, otomobil, cep telefonu maceramızda başımıza örülen çoraplara inat, İHA, SİHA ve TİHA’ları üretmiş bir ülke olmanın gururunu yaşıyoruz. Hem de o kadar engellemelere, ambargolara, ön kesmelere, Aselsan Mühendislerinin şüpheli ölümlerine, bürokratik engellere, dünyada hiçbir insansız hava aracından istenmeyen sertifikalar istenmesine rağmen… Çok şükür, çok dikkat…
Es-selam.