Osman Çelik’in “Sivas Tükeniyor!” isimli köşe yazısı;
“Sivas Tükeniyor!”
Sen birkaç medeniyet kur, bağrında altı civarında devlete coğrafyalık yap, taşa aşkı nakış nakış işle,HİTİT´i, Romayı Bizansı kendine hayran bırak, Cumhuriyetin özgürlük meşalesini burada yak, sonra da çöle dön ve göç kervanlarına yenilerini ekle! SİVAS, buna mı layık Allah aşkına!
SİVAS´ı geleceğe hazırlama noktasında, ivedi bir düşünce silsilesi ne yazık ki ete kemiğe bürünememektedir.
Bir şehrin, bütün değerlerinin felsefesini yapacak etkin irade maalesef ortada gözükmemekte.
SEVGİLİ OKURLAR, bir şehri mamur edecek yegane adım düşünürlerin, aydınların, sanatçıların,yazarların, kültür adamlarının, zihinleri yoğurup şekillendirmesi ile ortaya çıkar.
Bir medeniyeti, bir şehrin felsefesini bu saydıklarım oluşturur.
Yöneticiler ise, yoğrulan bu hamura, devlet rengini katarlar.
Son yıllarda şehrimizde nitelikli insanların peyder pey büyük şehirlere göç etmeleri üzüntü verici doğrusu.
Kendini yetiştirmiş, alanında uzman insanları, burada tutma iradesinin olmaması da, bu beyin göçünü hızlandırmaktadır.
İşin temelinde, niteliğin, özgünlüğün yeterince kıymetinin olmaması yatmaktadır.
Kendini ifade edemeyen, enerjisini ve birikimini şehrinin geleceğine katamayan pek çoğunun “boğuluyor gibi oluyorum” diyerek öte şehirleri düşlediğine, neredeyse herkes şahitlik yapmaktadır.
DONANIMLI insanların “küçük bir mutlu azınlık” tarafından kıyıya köşeye iteklenmeleri, bu beyin göçünü perçinlemektedir.
İbni SİNA´nın dediği gibi “Bilim ve sanat itibar görmediği beldeyi terk eder”.
Bu söz SİVAS için sanki sevgili okurlar…
Bu şehirde, her ne hikmetse bilim ve sanat kıymete haiz değildir.
Şehrin genel akışını belirleyen etkin silsilenin temelinde “İLİŞKİLER AĞI, BAĞLANTILAR, ŞUNUN BUNUN ADAMI” mantığı yatmaktadır.
Neredeyse bütün kurumların işleyişinde ve şekillenmesinde, bu yavan mantık hüküm sürmeye yıllardır devam ediyor.
Bu sıradanlığın ortaya koyduğu sonuç ise “çalışmama üzerine kurulan bir düzenin” tortulaşmasına, tortulaşma eklemedir.
İşte bu anlayış maalesef SİVAS´ı TÜKETİYOR…
Şehrimiz kurumlarının pek çoğunda, o kurumu en son yönetecek kişinin yönetici olması, üçüncü dünya ülkelerine mahsus bir çürüme değil de nedir sahi?
Yanlış bir saat bile günde iki defa doğruyu gösterirken, yirmi dört saat tekrara düşen bir SİVAS´ı, bu zihin fukaralığından nasıl kurtarmalı?
Bu kadim DİYARI, sığ cendereye sokan bu mantıktan nasıl arındırmalı?
Peki, kar topu gibi yıllardır büyüyen yüzeyselliklere kim karşı çıkacak?
Ne yazık ki hiç kimse!
Çünkü bu şehirde BASIN YOK, STK YOK, KAMUOYU YOK, ODA, BİRLİK VE BORSALAR YOK, AYDIN YOK!..
Genele yayılan amaç, günü kurtarma ve şahsi egoyu kutsayıp, benlik ihtirasında yanıp tutuşmadır.
Oysa SİVAS böyle mi olmalı?
Bu ORTAYAYLA, bu zihinsel fukaralığın cenderesine mi hapsolmalı?.
Sen birkaç medeniyet kur, bağrında altı civarında devlete coğrafyalık yap, taşa aşkı nakış nakış işle,HİTİT´i, Romayı Bizansı kendine hayran bırak, Cumhuriyetin özgürlük meşalesini burada yak, sonra da çöle dön ve göç kervanlarına yenilerini ekle!
SİVAS, buna mı layık Allah aşkına!