Osman Çelik’in “Sonbaharı Uğurlamalı” isimli köşe yazısı;
“Sonbaharı Uğurlamalı”
“nasıl iş bu
her yanına çiçek yağmış
erik ağacının
ışık içinde yüzüyor
neresinden baksan
gözlerin kamaşır
oysa ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul…”
Ara ara yağıyor son yağmurlar…
Öte dağların yamacına inen kırağıları da, fısıldamaya başladı serçeler…
Tohum toprak, uzun bir devranın son şarkısını tamamlaya tamamlaya, kıvrılıyorlar alın yazısı saatine doğru…
***
Yıkık bir duvarın kenarında boy gösteren dut ağacı, yaz boyu gürleyen yapraklarının efil efil oynamasını, son bir veda sukutu ile seyretmeye devam ediyor..
Vaktini tekin bularak serpeleyen yağmur, bir “sur” gibi fısıldıyor sonbaharın gidişini…
Ekimin son çeyreğine kalan bir sığırcık korosu da, alel acele selamlayıp dolunayı, ebruli bir şarkıyı da gagalarında taşıyarak yol alıyorlar sıcak ülke telaşıyla…
Sıra sıra dizili kaysı ağaçları, yapraklarının güneş rengini, indirmeye kıyamasa da sonbaharın eleğimsağma yüreğine, bir mühür gibi iniyorlar nedensizce…
Bir sonbahar sukutu, her bir yanda hükümvar dinginliği ile yayılıyor sebepsizce….
Güneşin buruk silueti, güz güllerine emanet ederek sırların en sırlısını, kışa doğru kıvrılıyor nedensiz ve niçinsiz.
Ara ara yağmur uğurluyor sonbaharı.
Sararan yaprakların, bağbozumu sonu salınan sular gibi avare dolaşmaları, ayrı bir ahengi soluklatıyor ruhun giz saraylarına…
Sonbaharın son yağmurları bunlar…
Ruhun aymazlığının tımarlayıp, kabuk bağlamış yaralarını soyarak, sukuta yelken açmasına imkan sağlayan tuhaf bir serzenişler vedası gibi…
Sonbaharı uğurlayan, son yağmurlar bunlar…
Son bir nefes, son bir veda, son bir rindi geçidi sanki…
***
Bütün tabiat sözleşmişçesine sonbaharı uğurluyorlar…
Sararan yapraklar, kokusuna meftun ayvalar, kenara sicim gibi dizilmiş kaysıcıklar,kışa hazırlanan serçeler, yürek sarnıçlarını uğurluyorlar birkaç haftadır…
Birkaç haftadır, iğri iğri güz şerbeti sunan esrik yağmurlar, soy aşkların bildirisine bir bildiri daha ekleyerek, veda şölenine şölen katıyorlar…
Son bir şiir, son bir aşk, son bir adanmışlık gibi…
Tabiatı renk cümbüşüne bürüyen bahar sultanının, hüzne dair en önemli şiiri sonbahar.
Toprağa kıvrılan cemre, ıtır kokan dağlar, berraklaşan gözeler sonbaharı uğurluyor sanki…
Her şey, sonbaharın sükûnetle yol almasına odaklanıyor yeniden…
Tuhaf bir hüzün, tuhaf bir kırılganlık, tuhaf bir sessizlik, tuhaf bir incinme uğurluyor adeta sonbaharı…
Yine yağmur yağıyor aralıksız.
Sonbaharın son yağmurları…
Toprağın alacağı vardı diyorum kendimce.
Yağmurun toprakla son söyleşmesi diyorum kendimce…
Yağmurlu gelişi, şölene çevrilen sonbaharın, vedasına da yağmur yakışırdı diyorum…
Osman Çelik / Sivas Postası