Benim en sevdiğim günlerden biridir Salı. Çünkü Mecliste grup toplantıları vardır ve mümkün olduğunca bütün liderleri dinler bazen hak verir bazen de itiraz ederim. Ama itiraf edeyim hak verme konusunda en çok Chp’ye cimrilik ediyorum. Çünkü Kılıçdaroğlu tam hak vereceğim bir konuya giriyor başlıyor konuşmaya “ işte ana muhalefet bu” diyorum. Benim cümle daha bitmeden Kılıçdaroğlu az önce söylediği cümleye kendi muhalefet edip yalanlıyor ve alıyor beni bir gülme. Gerçi son dönemde güldürmüyor aksine dehşete düşürüyor. Sadece Kılıçdaroğlu değil Chp’nin bazı vekilleri de öyle bir dil kullanmaya başladılar ki siyaset dilinin daha anarşist bir yöne doğru ilerlediğini görüyorum. Benim söylediklerime itiraz edenler olabilir ama rica ederim biraz söylemlere kulak kesilsinler.
Bu haftanın tartışmasız konusu 1982 anayasasının değişmesi üzerine. Gerçi anayasa değişirse artık sistem de değişecek. Maddeler oylanmaya başladı ve muhtemelen hepsi 330’a takılmadan geçecek. Ama uygulamanın yani sistem değişikliğinin olması için 367 şart. Bu mümkün olmadığına göre herkesin malumudur ki referanduma gidilecek ve son kararı millet verecek. Bu tartışmaları anayasa konusunda uzman insanlar yapmaya başladı. Kimi hazırlanan anayasa maddelerinin ülkenin önünü açacağını düşünürken bazıları tamamen karşı çıkıyor. Karşı çıkanlara parlamenter sistemdeki aksaklıklar yeni maddelerle aşılabilir mi sorusu sorulunca birden error sesi geliyor, beni yine alıyor bir gülme.
Sivil anayasa sanki ilk defa gündeme geliyormuş gibi davranmasın kimse. Keza 2011 yılında meclis başkanı Cemil Çiçek alınan oy oranına bakılmaksınız bütün partilerden 3’er kişi isteyip uzlaşma komisyonu oluşturulmasını istemedi mi? Peki bu sivil anayasa çalışmalarının sonuçsuz kalmasına kim sebep oldu? O dönem sivil anayasa olmaması için elinden geleni yapanların bugün yapılan çalışmaları sekteye uğratmak için kendi kitlesini sokağa çağırmayı çözüm olarak görmesi sadece bana mı mantıksız ve saçma geliyor?
Aslında yeni sisteme itiraz edenler biliyorlar ki yeni anayasa ve sistem gelirse bir daha iktidar yolu göremezler. Çok partili sisteme geçtiğimiz güne kadar iktidarda olan Chp o günden sonra tek başına iktidar olamamış kısa aralıklarla koalisyon ortağı olmuş. Yani yeni anayasa ve sistem değişimi Chp’yi ringin dışına atıyor ve her zaman 2. parti olmaya mahkum ediyor. Gerçi bugüne kadar iktidar olmaya dair hangi çabayı gösterdiler sorusu akla geliyor ama bu soruyu ne zaman muhataplara sorsan medyadaki sansürden –ki nasıl bir sansürse bu her kanalda ve gazetede, radyoda rahatça konuşuyorlar- baskıdan ve insanların eğitimsizliğinin iktidar yolunu kapattığı cevabını veriyorlar. Halkın sesini duymayanların siyasette karşılık bulmadığından bihaber olduklarını söylemek isterim keza bizim halkımız adamın hakkı neyse onu verir. O nedenle toplumu kışkırtacak değil yeni anayasa ve sistem referanduma gelirse nasıl hayır oyunu çoğaltırıza kafa yorarlarsa bu hem kendi hem de memleket adına daha hayırlı olur gibime geliyor.
Ülkenin çıkarını düşünmek siyasilerin en önemli görevlerinden biri değil mi? Aldığı oy itibariyle mecliste 4. parti olan Mhp muhalefet partisi değil mi? Mhp neden yeni sistem ve anayasaya yeşil ışık yakarken, Chp ve hdp neden kırmızı ışıkta inat ediyor. Devlet adamlığı dersini çok kritik anlarda veren Devlet Bahçeli kendi partisinin çıkarından vazgeçip devletin ve milletin çıkarını düşünüyorken diğer muhalefet partileri ya da itiraz eden partiler neyi öncelik olarak alıp kendilerini geriye çekiyorlar? “Tek adama ülke teslim edilmez” cümlesini zahmet olacak geçelim çünkü kendi tarihimizde “tek adam”lığa referans olacak isimler var.
Hazır tek adam demişken Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısındaki konuşmasına dair birkaç soru sorma ihtiyacı hissettim. Bu sorular Kılıçdaroğlu’na iletilsin ve ister kendi cevap versin, ister il başkanı cevap versin fark etmez! Bu sorulara ikna edici cevaplar veremezseniz bugün savunduğunuz şeyin dünü red etmeniz anlamına geleceğini unutmayın, uyandırayım.
1-Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Atatürk hem Cumhurbaşkanı hem de Chp’nin “değişmez genel başkanı” değil miydi?
2-İsmet İnönü hem Cumhurbaşkanı hem de Chp’nin “değişmez genel başkanı” değil miydi?
3-Partili Cumhurbaşkanı uygulaması bal gibi Türkiye Cumhuriyeti tarihinde varken siz neyi yok sayıyorsunuz? Partili cumhurbaşkanı olmasını mı yoksa bu uygulamayı yapan isimleri mi?
Tamam üstünüze fazla gelmeyeyim, yutkunduğunuzun farkındayım. O nedenle soru sayısını artırmayacağım ama şunu da söylemek isterim ki siz vatandaşa güvenmez ve o güveni hissettiremezseniz hangi seçime girerseniz girin kaybetmeye mahkum olursunuz. Ve yine unutmayın ki toplumu sokağa çağırır ve bunu kurtuluş olarak görürseniz yine kaybedersiniz çünkü hemen karşınızda havadaki jete levyeyle kafa tutan bir toplumun olacağını hatırlatayım, vesselam.