DOLAR 35,5917 % 0.25
EURO 37,0444 % 1.48
STERLIN 43,8289 % 1.42
FRANG 39,2271 % 1.04
ALTIN 3.100,90 % 0,62
BITCOIN 103.444,23 -1.816

İbrahim Keleş “Türkiye Mecburdu”

Yayınlanma Tarihi : Google News
İbrahim Keleş “Türkiye Mecburdu”

İbrahim Keleş‘in 17 Ekim 2017 tarihli “Türkiye Mecburdu” Başlıklı Köşe Yazısı;

” Türkiye Mecburdu “

Söze Üstad Necip Fazıl’ın bir anekdotu ile konuya girelim. Verdiği konferansın sonunda Cezayirli bir gazetecinin Fransızca olarak ”Osmanlı Emperyalist değil miydi?” sorusuna muhatap olur. Üstad, içerisinde çok dersler içeren bir cevap verir “Eğer Osmanlı sömürgeci olsaydı sen o soruyu bana Fransızca değil Türkçe sorardın”.

Geçtiğimiz günlerde ordumuz. Astana sürecinde alınan karar gereği İdlip ve çevresinde kontrolü sağlamak üzere sınırın öte tarafına geçti. Gerek Osmanlı ve gerekse onun devamı olan Türkiye Cumhuriyeti hiçbir zaman sömürgeci bir güç olmamıştır. Gittiği her yerde öncelikle insanlık ve adalet için bulunmuştur. Haksızlığa ,adaletsizliğe uğrayanların yanında olmuştur. Türkiye, devlet kurumları ve sivil toplum kuruluşları ile dünyanın dört bir yanında bu amaç için bulunmaktadır.

Dünyada sömürgeci devletler yok mu? Bugün Afrika’da birçok ülke ile ticaret yapmak isterseniz, o ülkeye göndereceğiniz para Londra’dan, Berlin’den, Madrit’ten Paris’ten ya da Washington’dan üzerinden gitmek zorundadır. Görünüşte bağımsız olan birçok devlet her yönüyle bu sömürgeci devletlerin kontrolü altındadır.

Konumuza geri dönersek Türkiye Fırat kalkanı Harekatı’nda olduğu gibi İdlip’te de insanlık adına bir görev üstlenmiştir. Suriye’deki karışıklıklar çıkmadan önce İdlip’te 2 milyon 400 bin insan yaşarken Halep’in düşmesi ve ardından gelen göç nedeni ile bu sayı 3 milyon 700 bin olmuştur. Bu insanların bir kısmı şehir merkezlerinde ancak yüzbinlercesi kamplarda yaşıyor. Altı senedir süren iç karışıklıklar nedeniyle mahrumiyet had safhadadır.

Neden İdlip?

Türkiye, güneyinden bir PKK/PYD koridoru ile kuşatılmak istenmektedir. Bu çevreleme, ülkemizin güneydeki komşuları ile kara ve hava irtibatı tamamen kesecektir. Aynı zamanda 1984’ten beri başımıza bela edilen bir terör örgütü de yanı başımızda resmi bir statüye kavuşmuş olacaktır. Fırat kalkanı ile bu kuşatmayı bir yerde durdurduk. Ancak bu örgütün, El Bab’ın güneyinden Halep, İdlip ve oradan da Lazkiye’ye geçme planı halen gündemde. Nitekim geçtiğimiz aylarda PYD ile birlikte Amerika Birleşik Devletleri,  İdlip’in kontrol altına alınması için bir operasyon planlamışlardı. Bu gelişme üzerine Astana’da Türkiye, Rusya ve İran birlikte hareket ederek İdlip’de ki çatışmaları durdurarak insanların yaşayabileceği sakin bir ortamı oluşturma kararı aldılar. Buna göre; İdlip merkezinde Türk askeri, çevresinde ise Ruslar bulunacaktı. Şimdi bu karar yürürlüğe konulmuş oldu.

Geçtiğimiz günlerde askeri birliklerimiz İdlib’e girdi. Atılan bu adımın başlıca hedefleri şunlar;

  1. PYD kontrolündeki Afrin ile İdlip arasında PYD nin güneye geçmesini engelleyecek bir hat oluşturarak PYD/PKK’nın Akdeniz’e ulaşmasını engellemek ve terör koridoruna mani olmak.

2.Güneye doğru ilerleyerek, oluşturulacak gözlem noktalarıyla oradaki gruplar arasındaki çatışmayı da engellemek.

3.Şehir merkezinde ve kamplarda yaşayan insanlara yardım malzemelerinin güvenli bir şekilde ulaşması ulaşmasını sağlamak.

4.Sağlanacak huzur ortamı sayesinde, bölgedeki karışıklık ve sıkışıklık nedeniyle muhtemel bir göçe sebep olabilecek şartları ortadan kaldırmak.

Türkiye’nin bölgede olması 2011 yılından beri Esed rejimine karşı mücadele eden muhalif grupların da moral kazanması bakımından önemlidir. İdlip operasyonun böyle bir sonucu da göz ardı edilmemelidir.

Bu Milli Bir Meseledir

Ülkemizin güvenliği için gerektiğinde riskler almak zorundayız. Eğer bahçemizdeki haşeratı temizlemezsek bu defa evin içinde uğraşmak zorunda kalırız. Türkiye bu intikali ve gerektiğinde operasyonu yapmak zorundadır. Ancak dışarıya karşı mücadele etmeye gücümüz yeterken maalesef içeride, Türkiye’yi anlamayan, konumunu bilmeyen, devletin bekasını düşünmeyen yıkıcı anlayışa sahip bir kesim var. Dışarıda pişirilip içimizdeki birileri tarafından servis edilen bu yıkıcı fikirlerin, görevi başındaki asker, polis ve korucularımız üzerindeki olumsuz etkisini sakın gözden kaçırmayalım. Hiç kimsenin, barış ve huzuru temin etmek, Türkiye’nin menfaatlerini korumak için eli tetikte bekleyen askerlerimizin moralini bozmaya hakkı yoktur.

Siyasi alanda partiler her zaman aynı fikirde olmazlar. İşin tabiatı da bunu gerektirir zaten. Ancak Türkiye’nin bekası söz konusu olduğunda bütün siyasiler, STK’lar ve milletimizin tüm fertleri bir arada, sıkılmış bir yumruk gibi ülkemize karşı hasmane niyet taşıyanlara dur diyebilmelidir. Burada hükümete görev düştüğü gibi muhalefete de sorumluluk düşmektedir. Türkiye gibi bir derdi olan tüm kesimler bana ne dememeli, devletimizin geleceği söz konusu olduğunda başka hesaplar gütmemelidir.

Netice olarak geldiğimiz nokta şudur; Türkiye, sınırında bir terör devletine asla müsaade etmeyecektir. Aynı zamanda ülkemize tehdit oluşturabilecek diğer oluşumları da engellemek zorundadır. Eğer Anadolu’da huzur içinde yaşamak istiyorsak bu şartları yerine getirmek zorundayız.

Şu anda milli güvenliğimizi ve menfaatlerimizi korumak için yurtdışında bulunan ve gerekse yurt içinde terörle mücadele eden tüm askerlerimizin, polislerimizin ve korucularımızın Allah yardımcısı olsun. Rabbim onlara nice muzafferiyetler ihsan etsin.


YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.