Neslihan Dereli’nin “Yurt Dışı Şube Kazançlarının Verilendirilmesi -5-” isimli köşe yazısı;
“Yurt Dışı Şube Kazançlarının Verilendirilmesi -5-“
XI- YURT DIŞINDA YAPILAN İNŞAAT, ONARIM, MONTAJ İŞLERİ İLE TEKNİK HİZMETLERDEN SAĞLANAN KAZANÇLARDA İSTİSNA
KVK´nın 5. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde, kurumların yurt dışında bulunan işyerleri veya daimi temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri kazançlar, maddede belirtilen tarihe kadar Türkiye´ye transfer edilmiş olmak ve en az %15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri vergi yükü taşımak koşuluyla vergiden istisna edilmiştir. KVK´nın 5. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde ise yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye´de genel sonuç hesaplarına aktarılan kazançlar, herhangi bir koşula bağlanmaksızın kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
Yurt dışında yapılan inşaat işlerinde kullanılmak üzere alınmış krediler için, inşaat işlerinin sona erdirilmesinden sonra ödenmesi gereken faiz ve kur farkları, yabancı ülkede bunları ödeyecek bir işletmenin kalmaması ve bu işe ilişkin olarak elde edilen hasılatın yurt dışındaki inşaata harcanan kredi tutarı kadar kısmının Türkiye´ye getirilmesi halinde, söz konusu kredi Türkiye´deki merkezin bir borcu haline gelmekte ve merkez tarafından ödenmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Bu kredilere ilişkin olarak yurt dışındaki inşaat işlerinin sona ermesinden sonra doğan kur farkı ve faizler, merkezdeki kurum için ticari kazancın elde edilmesi ve idamesi için yapılmış bir gider niteliğinde olduğundan, genel esaslar çerçevesinde kurum kazancının tespitinde dikkate alınabilecektir.
Tam mükellef kurumların aktiflerinde yer alan makine ve teçhizatları, yurt dışında yapılan inşaat işleri ile ilgili olarak yurt dışına geçici olarak ihraç etmeleri halinde, geçici olarak ihraç edilen ve işin bitiminde Türkiye´ye getirilen makine ve teçhizat ile ilgili olarak Türkiye´de amortisman ayrılmasına son verilecek; işin bitiminde söz konusu makine ve teçhizatların Türkiye´ye ithalinde ise amortisman uygulaması kaldığı yerden devam edecektir.
XII- ÇİFTE VERGİLENDİRMENİN ÖNLENMESİ
Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarında, şubeler işyeri olarak kabul edilmektedir. Prensip olarak ticari kazançlarda vergilendirme hakkı işyerinin sahibinin mukim olduğu yani kanuni veya iş merkezinin bulunduğu devlete aittir. Ancak şubelerde elde edilen kazançla sınırlı kalmak üzere, karşı ülkeye (yani şubenin bulunduğu ülkeye) vergilendirme hakkı tanınmaktadır. Şube kazancı ile sınırlı olmak üzere, kazancın doğduğu ülkede vergilendirilmesi prensibine “kaynak ilkesi” denilmektedir. Yurt dışındaki şubede elde edilen kazancın merkezin bulunduğu ülkede mükerrer vergilendirilmemesi için anlaşmalarda istisna maddeleri yer almaktadır. Merkez ülkenin kaynak ilkesine göre yurt dışında vergilendirilen kazanç üzerinden ilave kazanç vergisi almak istemesi halinde, yurt dışında ödenen vergilerin mahsubu ile yine çifte vergilendirme engellenmektedir.
XIII- YURT DIŞI ŞUBEYE AİT KİMİ BİLGİLERİNİN HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI´NA BİLDİRİMİ
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkındaki 32 Sayılı Karar´a ilişkin 2008-32/34 sayılı Tebliğ´in 10. maddesi ile yurt dışında şubesi bulunan kişilere çeşitli bildirim ödevleri yüklenmiştir. Buna göre öncelikle, yurt dışında şube açan kişilerin ilk nakdi veya ayni sermaye gönderimlerini müteakip 3 ay içinde (Tebliğ´in ekindeki) “yurt dışına sermaye ihracına ilişkin bilgi formu”nu doldurarak Hazine Müsteşarlığı´na göndermeleri gerekmektedir.
Yine aynı Tebliğ uyarınca Türkiye´de yerleşik kişilerin, her bir takvim yılını izleyen ilk 3 ay içinde söz konusu formu güncelleyerek yine Müsteşarlığa vermeleri gerekmektedir. Bu kapsamda yurt dışındaki şubenin tasfiyesi ve devri halinde de 3 ay içinde bu form ile Hazine Müsteşarlığı´na bilgi vermek gerekmektedir.
Bu bilgilerin zamanında gönderilmemesi halinde 1567 sayılı Kanun´un 3/a maddesi uyarınca para cezasına muhatap olma ihtimali mevcuttur.
XIV- SONUÇ
Yurt dışında şubesi bulunan işletmelerin, kazançlarının konsolide edilmesi ve değerlenmesi açısından bir çok sorunları bulunmaktadır. Son yıllarda bir miktar açıklığa kavuşan konular, transfer fiyatlandırması ile yine karmaşıklık arz etmektedir. Doğru ticari kazancın tespiti ile doğru mali kârın bulunması konuları birbirinden uzaklaşmaktadır. Prensip olarak, Gelir İdaresi´nin doğru ticari kazanca ulaştırıcı yöntemleri tasvip ettiğini bildirmesi yurt dışı şube kazançlarının vergilendirilmesinde kılavuz oluşturabilecektir.
Bitti…